Zorunlu Başarılılık
222

Tahmini okuma süresi: 9-10 dakika

Bir çok arkadaşım, yazılarımda kariyer yolculuğumdan bahsetmemi önerdi. Bu konuyu ele almadan önce, hem gözlemlerim de oldukça fazla şekilde tanıklık ettiğim, hem de birebir bir çok kişi gibi maruz kaldığım öğretilmiş “ başarı” kalıbını hayatımda nasıl değiştirmeye, iyileştirmeye çalıştığımdan, bu konu da her geçen gün nasıl kendimce başarı gösterdiğime değinmenin daha önemli olduğuna karar verdim.
İçinde bulunduğumuz eğitim sisteminin, bizleri küçük yaştan itibaren dengeli ve adil olmayan bir yarışa, rekabete ve hırsa zorladığını düşünüyorum. Bu süreçte az önce belki oyun oynadığın, belki de dertleştiğin arkadaşının önünde yer alman ve  akranlarından hep bir adım önde olman bekleniyor.  Senin ilgini, isteğini, öğrenme hızını keşfetmen de anca bu yarışta galip gelip, kaliteli bir hayat yakalayabilirsen ve yıllar sonra bu sancıyı yaşarsan, farkına varacağın bir durum olarak karşına çıkabiliyor. Bazı aileler kendi hayallerini gerçekleştiremedikleri meslekleri bile dayatabiliyor coçuklarına. Tabi ki bunu iyi niyetle yaptıklarını düşünüyorlar. Ama sanırım çoğunlukla kendi hayallerini, kendini tamamlayamamış, tanımamış ebeveynlerde bu durum böyle. Çocuklarının meslek sahibi olmalarını ve hayatını garanti olarak görülen meslek dallarından birini seçerek idame ettirmesini istiyorlar. Ancak, çocuğun bu durumdan ne kadar mutlu olduĝu pek öncelikli görülemeyebiliyor. “ Kendini kurtarsın da, bir şekilde mutlu olur, elindekiyle yetinir” e bile gelebiliyor bazi kararlar.

Neyse ki ben bu konu da çok şanslıydım. İstediğim mesleği seçebildim. Bu yolculukta çevremden gözlemlediğim tutumlardan, aldığım eğitim sürecinden ve uzun yıllar başarısızlık olarak tanımladığım birçok şeyden de nasibimi aldım ve tüm bunlar benim hayattaki başarı kelimesine yüklediğim anlamları beklenilenin aksine değistirdi, çünkü benim tanımım gelişti ve dönüştü. Kendimi bildim bileli çalışkan ve örnek bir öğrenci oldum, "dersleri iyi ve uslu” notuyla ayrıldılar veli toplantılarından ebeveynlerim.  Sanırım eğitimciler bu toplantılarda ne ilgi alanlarımdan, ne de öğrenme metodumdan veya hızımdan bahsetmeye pek gereksinim duymadılar. İlkokul ve ortaokulu seçilmiş sınıf olarak oluşturulmuş yaklaşık 40 arkadaşımla birlikte okudum. Ders gördüğüm sınıfımızda, 3-5 göze çarpan zeki arkadaşımın bulunduğu ve doğal olarak herkese özel muamele gösterilecek bir zaman diliminin çoğunlukla bulunmadığı bir okul dönemi yaşadım. Bu yaşlarımı, 99 depremiyle bir dönemin boşluğu ve sonrasında okul dershane arasındaki maratonla geçen bir dönem olarak hatırlıyorum. Bir de sonrasında lise eğitimi var ki; o yıllarda ne aldığım eğitimin kalitesi ne de yeteri kadar bilinçli bir genç olarak beslenememiş olmamla, sadece ezbere devam eden test kitapları ile maratonda koşmaya, yarış da var olmaya istikrarlı bir şekilde devam ettiğim seneler olarak tükettim kendimi tanımak yerine.. İki elin bile birbirinden farklı olduğu, insanların da ayni patlayan mısır taneleri gibi farklı hızları, yetenekleri ve zamanları olduğunun bilinmesine rağmen, herkesin tek bir doğru kalıp altında tanımladığı başarıyı yakalamak, bazen boyun eğmek ne kadar mantıklı olabilir? Tüm bu koşturma da bir de seni yalnız bırakmayan taraftar... Sanırım en çok zorlayan da onlar oluyor bu süreçte.”Senin çocuğun kaç almış?, derece yapmış mı?, bilmem kimin çocuğu şöyle olmuş, derecelikmiş" gibi gereksiz bir faydası olmayan kıyaslamalar...  Ardından deneme yada sınav sonrası susmayan telefonlar... Sanırım aklımızı başkaları hakkında yorum yapmaktan çok, kendi benliğimizi anlamaya çalışmaya zorlasak, belki o zaman bir arpa yol alınabilir diye düşünüyorum. Keşke hayatın, kar taneleri gibi birbirimize zarar vermeden de yol alınabilecek bir yer olduğunu anlayabilsek. Bu taraftarlar maalesef hayatın her köşesinde karşımıza çıkabiliyor. Bu konu da ben başka birinden alınan bir yorumu, iyi yada kötü, kendi süzgecimden geçiriyor ve beni huzursuz ediyorsa, bu yorumun benimle alakalı değil, söyleyen kişiye ait bir düşünce olduğunu ve gerçek olmadığını kabul ediyor, yoluma devam ediyorum.
Geçenler de eğitim bilimci Dr. Özgür Bolat’ın bir söyleşisini denk geldim. Kendisi üniversite sınavında derece yapmış, Boğaziçi Üniversitesi’ni birincilikle, Harvard’ı da 4.00 ortalamayla bitirmiş, Cambridge’de doktora yapmış. Yani kendini akademik açıdan iyi bir şekilde donatmış ve sonunda tüm bu görülen başarılarının önemsiz olduğu kanaatine varmış. “Ben Türkiye’de ki insan yetiştirme modelini hem ailelerde, hem de okullarda değiştirmek isteyen biriyim. Var gücümle bunun için uğraşıyorum.Dünyanın en saygın araştırma şirketi Gallup’a göre dünyada mutluluk sıralamasında 74.ncü sırada bir ülkeyiz. Ailem, akrabalar, komşular, herkes Özgür, yine birinci olmuş! deyince, babamı mutlu görünce, benim bilinç altıma şöyle bir şey yerleşti: İnsanlar, beni birinci olduğum için, başarılı olduğum için kabul ediyor ve seviyor. Babam da… Ben de başarımla kabul göreceğimi düşündüm. Ve o andan itibaren sürekli başarılı olmak için uğraşıp durdum. Sanki sadece başarılı olursam onların gözünde değerli olacaktım. İşe yarayan nedir biliyor musunuz? Tek başınıza kaldığınızda, huzurlu ve mutlu hissedebilmek. Var olan durumu olduğu gibi kabul etmek. Şimdi ki aklım olsa o okullara gireceğim diye kendimi parçalamazdım.  Çok şey ifade etmiyor aslında. Dünyanın en depresif öğrencileri Harvard’da. Neden? Çünkü hepsi başarı odaklı. Oraya giriyor ama aynı anda depresyona da giriyor. Sizin için hangisi önemli? Çocuğunuzun okuldaki başarısı mı, yaşamdaki başarısı mı? İçindeki boşluğa, dışarıdan gelenler yetemiyor. Benim çocuğum ne olsun biliyor musunuz? Bir kafede çalışsın, yeter ki iç huzuru olsun. "
Peki neden böyleydi? En başarılı, en iyi, en’ler neden bu kadar önemliydi, toplumda kabul görmek neden bu kavramlara bağlıydı. En olmadan da mutlu olunamıyor muydu bizim gibi toplumlarda? Bilinçaltımıza taa o yaşlardan işlenen iktidar olma hırsı, sembollenen başarı kavramı, başarısızlığın kötüleştirilmesi, hata yapmadan hep en doğru olmak  (kime göreyse...) ve böyle olmanın beklenilmesi, gerçek kimliğini anlamadan sana biçilen kimlikle hayata devam ettirilmesinin, asıl hata ve başarısızlık olduğu nasıl görülemiyordu?
Bu rekabet, hırs ve “en”ler tüm hayatımı sarmıştı ve uzun bir süre onları hayatımdan çıkarmak ya da bende ki gerçek anlamlarının ne olduğunu bulmakla geçti zaman. Buna en sonunda, üniversite tercihimi doğru yapabilmenin verdiği -bence başarıyla, bu konuda ki vizyonum değişti ve kendimi bulmaya başlamakla birlikte, süreçteki yolculuk daha da hafifledi benim için.
Kendimce deneye yanıla, bol gözlemle, hem iş hem de hayatta tecrübeli gördüğüm kişilerle konuşup, onların tavsiyelerini kendi süzgecimden geçirerek, arkadaşlarımla kaliteli zaman geçirmeye çalışarak, durarak ve düşünerek, bana iyi gelen şeyleri bulmaya, yaptığım işin sorumluluğunu alıp, çok çalışıp asla pes etmeyerek, düşe kalka yola devam ederek, zamanında kaliteli iş çıkartmaya, öğrenmeye ve okumaya daha fazla zaman ayırmaya, mental ve fiziksel egzersizlerimi her geçen gün dakika dakika olsa da artırıp düzene koymaya, paylaşmaya ve dinlenmeye de zaman ayırarak devam etmeye gayret ediyorum.Dün ile bugün arasında katettiğim yolu görmek, her gün daha ne kadar gitmem gerektiğine kendi hızımla karar vermek, benim için en büyük başarılardan biri olmaya başladı. Tüm bu dengeyi kurabildiğim zamanda hem daha sağlıklı, hem ekonomik durumum daha denge de, hem de daha şükran da buldum kendimi. Yani bana göre başarı şahsa münhasır bir kavram ve bu kavram küçük yaşlardan ayrıştırmadan, adil bir şekilde öğretilmeli her bireye.
"Başarı bir yolculuktur, varış noktası değil. (Ben Sweetland)"
Salt bir hedefe başkalarını geçmek için koşmaktan çok, kendi yarışımda alabileceğim o madalya, başkalarının beni nasıl tanımlamasından çok, benim kendimi nasıl “başarılı gördüğümle ilgilenmeye başladım.  Yoksa toplumun gözünde başarının bir sonu yok, zira spor dalında, bilim, teknoloji bir çok alan da milyon tane başarı hikayesi mevcut kabul görülen, ama beni etkileyen elde edilen başarıdan çok verilen o emek, o çaba, bir amaç, hayal uğruna kendini o yola adamak, o zirve de ben başardım demekten çok başarırken mutlu olabildim, demektir muktedir olan.
Başarılı olabilmek için hata yapmaktan korkmamak, tabi bu hatalar hem mecazi hem de gerçek anlamda hayati risk yaratmayacak ise, mutlaka bizi bir sonraki seviyeye çıkartacaktır.  Özellikle gençlerin hata yapmaktan korkmamaları, hayattaki ilgi ve isteklerini deneye deneye de olsa bulmaktan vazgeçmemeleri, hayatın içinde bir gaye bulabilme, sorgulayabilme adına oldukça kıymetli görüyorum. Ortalama 80 yıl yaşayacağımızı varsaysak bir kaç yıllık bir duraksayış ya da sürekli farklı şeyleri deneyimleme çabası, bir kayıp olarak nitelendirilmemeli, çünkü bazen bir anda yapacağınız tercihler geri kalan tüm ömre bedel olabiliyor. İnsan,  imkanı yoksa bile gayret ve çaba göstererek şanslar yaratmaya devam edebilmeli, kendi şansını da yaratabileceğini unutmamalı ve dikenli güllerin arasından geçse bile bunların kendi yolculuğunda değerli ve bir gün olumlu geri dönüşlerinin  olacağını fark etmelidir. Aynı bahçeye bir önceki sezon ekilen tohumlar gibi sabretmeli ve zamanı geldiğinde verilen o gerçek emeği toplayıp, çabasının karşılığının bir şekilde alınacağını ve kendi tanımıyla başarısını taçlandıracağını bilmeli.

Bu hafta sizlere, yakın zamanda okuduğum Thomas A. Harris ' e ait " Ben Ok'im- Sen Ok'sin, tranksaksiyonel analiz (bana göre kısaca, birey benliğini 3 duruma ayrıstırmaktadır- ebeveyn, yetişki ve çocuk olarak ve aradaki ilişkilerin, insan davranışlarını yönlendiren, psikolojik oluşumlar olarak tanımlar) adlı psikolojik çözümleme kitabıdır.Kitap da bireyin kendisini tanımasına ve içimizde kayıtlandırılmış, ebeveyn ve coçuğu tanıyarak,  güçlü bir yetişkin inşa etmeye yardımcı ipuçlarını paylaşır. Öğretilmiş kalıpları kendi filtrenizden geçirip, sorgulamanıza yardımcı olabilir.

Saygı ve sevgilerimle…


br

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

narin

Puan Durumu

Takım OM G M P
1 FB  Fenerbahçe 5 4 0 13
2 GS  Galatasaray 4 4 0 12
3 İBFK  Başakşehir 4 3 0 10
4 BJK  Beşiktaş 4 3 0 10
5 EYP  Eyüpspor 5 2 0 9

Reklam

s

Bolu Nöbetçi Eczaneler

boluspor 2
boluspor 4

E-Bülten Aboneliği