Unutulan Çığlık: Deprem Sadece Sarsarken Mi Hatırlanır?
Deprem anında seferber olan ülke, birkaç ay sonra depremzedeleri ve verilen sözleri unutuyor. Bilim insanları yıllardır uyarıyor: Deprem öldürmez, ihmal öldürür! Peki, imar afları, eksik denetimler ve rant odaklı kentsel dönüşüm projeleri devam ederken, bir sonraki felaketi önlemek mümkün mü? Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi ve bilimi dinlemesi gerekiyor. Aksi halde "Unutulduk mu?" sorusu, her felaketten sonra yankılanmaya devam edecek.
Unutulan Çığlık: Deprem Sadece Sarsarken Mi Hatırlanır?
Depremin sesi kulaklarımızda yankılanalı aylar oldu. O gün, gökyüzü griye çaldı, enkazın tozu şehrin siluetine karıştı, yardım çığlıkları sokaklarda yankılandı. Televizyonlar, gazeteler, sosyal medya… Hepimiz aynı sahnelere şahit olduk: yıkılmış binalar, gözyaşları içinde yakınlarını arayan insanlar, umutla uzatılan eller...
Ama sonra ne oldu?
İlk günlerde ekranlardan eksik olmayan dram, zamanla başka gündemlerin gölgesinde kaldı. Yardımlar yavaşladı, vaatler unutuldu, yarım kalan konutlar sessizliğe gömüldü. "Unutulduk mu?" diye soran depremzedelerin sesi duyulmaz oldu.
Bilim Konuştu, Peki Biz Dinledik mi?
Her büyük depremin ardından yaşanan bu unutulma sendromu, aslında Türkiye’nin bir geleneği haline geldi. Oysa bilim insanları yıllardır uyarıyor: Fay hatları, politik gündemden bağımsız çalışır!
Deprem, anlık bir felaket değildir. Yıkımın asıl sebebi, yılların ihmaliyle zayıflatılmış binalar, eksik denetimler, "nasılsa bir şey olmaz" zihniyetidir. 1999’dan beri yapılan bilimsel uyarılar, raporlar, araştırmalar raflarda tozlanırken; yeni bir deprem yaşanana kadar bu gerçekler kimsenin umurunda olmuyor.
Deprem uzmanları olarak bizler, yıllardır aynı cümleleri kuruyoruz:
- Dayanıksız binalar ölüm tuzağıdır.
- Kentsel dönüşüm rant için değil, insan hayatı için yapılmalıdır.
- Deprem öldürmez, ihmal öldürür.
Ama ne yazık ki, Türkiye’de depremler unutturuluyor. Hatırlamak için ise ne yazık ki yeni bir felaket gerekiyor.
Geçici Çözümler, Kalıcı Sorunlar
Depremin hemen ardından herkes seferber olur. Yardım kamyonları yolları doldurur, barınma merkezleri kurulur, hasar tespit çalışmaları başlar. Ancak birkaç ay sonra bu yoğunluk yerini ağır aksak ilerleyen projelere bırakır. Çadır kentler hala ayakta, konteynerler kalıcı konutlara dönüşememiş, altyapı projeleri eksik…
Peki, soruyorum: 6 ay önce temel atılan konutlar nerede? Deprem bölgesine verilen sözler neden unutuldu? Bir felaketin yaralarını sarmak, sadece anlık yardımlarla mı olur?
Bir ülkenin depreme hazırlıklı olması, kriz anında gösterdiği refleksle değil, yıllar süren önleyici çalışmalarıyla ölçülür. Eğer gerçek anlamda bir afet politikamız olsaydı, bugün hala enkaz altından çıkarılmayı bekleyen umutları konuşmazdık.
Deprem Siyaset Üstü Bir Gerçekliktir
Deprem bir doğa olayıdır, ama onun felakete dönüşmesi bizim tercihlerimizin sonucudur. Bilim insanları yıllardır çözüm önerileri sunuyor:
- Deprem haritalarına göre yapılaşma planlanmalı.
- İmar afları tarihe karışmalı.
- Okullardan iş yerlerine kadar tüm binalar düzenli denetlenmeli.
- Afet yönetimi sadece kriz anına değil, öncesine ve sonrasına da odaklanmalı.
Bunları yapmak siyasi bir tercih değil, insan hayatına verilen değerin bir göstergesidir. Ama her seçim döneminde deprem bölgelerinin sadece oy hesabıyla ziyaret edilmesi, geride kalanlara sadece unutulmuş vaatler bırakıyor.
Bir Daha "Unutulduk Mu?" Diye Sormamak İçin
Bugün depremzedeler yine soruyor: "Unutulduk mu?"
Bu sorunun cevabı, hepimizin vicdanında. Eğer depremi yalnızca sarsıntı anında hatırlıyorsak, unutulan sadece depremzedeler değil; insanlığımızdır da.
Unutulmadıklarını göstermek için, hatırlamaktan fazlasını yapmalıyız. Bilimi dinlemeli, önlem almalı, "bir şey olmaz" demekten vazgeçmeliyiz. Çünkü bir şey olur. Ve olduğunda, sadece binalar değil, insani değerlerimiz de enkaz altında kalır.
Elif Demirci
0 Yorum