Merhaba
222

Merhaba Sevgili Okur,

Sabah lapa lapa yağan kar, öğleden sonra çıkan güneşle birlikte eriyip gitti. Şu an bulunduğum yerde, camdan dışarıyı izlerken ve bir yandan da birkaç gündür kafamda hangi konuyla, hangi cümleyle başlamalıyım diye düşünürken; aniden durdum ve gördüğüm manzaranın bana bir yerlerden tanıdık geldiğini anımsadım. Anımsadığım şey memleketimdi, doğduğum, üniversite yaşıma kadar bir sürü anı biriktirdiğim, yaş ilerledikçe birçok değerini daha iyi anladığım ve özlem duyduğum yer olan şehrimiz, Bolu idi.

Yazdığım şu cümleden bile tek tek anlatmaya, irdelemeye başlasak, sayfalarca yazı çıkartabilirim sanırım. Bu ilk köşe yazımda Bolu’ya değinmek istedim hem gurbet özlemimden, hem de gazetemizin de adına ithafen… Merak etmeyiniz Bolu’nun tarihçesine, adının nereden geldiğine değinmeyeceğim, zira bu bilgiler internette birçok kaynakta detaylı bir şekilde mevcut. Birkaç arkadaşımla sohbet ederken onlara Bolu dendiğin de akıllarına neler geldiğini sordum. Bolu’yu diğer yerlerden ayıran özelliklerin ne olduğunu, Bolu’nun onlara hangi duyguları çağrıştırdığını… Bu arkadaşlarımdan bazıları halen Bolu’da yasamakta, bazıları Bolu da yetişmiş fakat şu an dünyanın farklı şehirlerindeler, bazıları ise sadece Bolu’dan geçmiş, birkaçı ise Bolu ile yolu hiç kesişmemiş. Bolu ya dair aldığım cevaplar beni şaşırtmadı, oldukça mutlu oldum ve farkettim ki; ne güzel ortak bir duygu yaratmış çoğaltmış bu şehir bizlere diye… Bolulu olan arkadaşımla uzun uzun neler hatırladıklarımızı konuştuk, bunlardan sadece bazıları; uzun tek bir cadde de Bolu da yaşayan bir çok kişinin her ihtiyacını görebildiği mecburiyet caddesindeki  (İzzet Baysal Caddesi) anılarımızdan, ilginç bir şekilde bir çok yapıya rağmen tarihini ve görüntüsünü koruyabilmiş Valilik binasından, Anıtpark’ımızdan, bazıları şuan da bulunmamada; Boluların arasında markalaşmış Kardelen’in önünden, cici taksiden, Yılmar’dan, huzur evinden, Mehmet Yücetürk Sanat Merkezinden, pazarlarından, patatesli köy ekmeğinden, kökez suyundan, Deniz pastanesinden, YKM önünden, Garanti Bankası yanında kestane kavurup satan emekçi amcamızdan ve yanında kanlıca mantarı satan köylü kadınlarımızdan, Sayın İzzet Baysal’dan, yukarı çarşıdan, Köroğlu’ndan ve daha bir çok anımız sahip Bolu’dan… Biz tüm bu anıları bavulumuza koyup biriktirirken büyüyen, kendini geliştirmeye, imkânlarını çoğaltmaya, zaman zaman doğasıyla bizlere bir şeyler anlatmaya çalışan bu şehre emek ve önem verenleri de konuştuk. Güzel anılarımızın yanı sıra acılarımızda, kayıplarımız da vardı bu şehirde, eksik gördüklerimizde, kıyaslarımızda, geliştirilmesi gereken konularda ama ortak olarak tüm bu duygulara sahip çıkıp Bolu’nun bizdeki yerini anlamak ve Bolu’nun aynı her yer gibi birlikteysek güzel olduğuna kanaat getirdik. Biz Bolu’yu yaşayanlar olarak sessizce anılarımıza dalmışken, Bolulu olmayan arkadaşlarımın dedikleri geldi aklıma!.. Ankara-İstanbul yolu arası Bolu tüneli maceraları, yol hikayelerinin yanı sıra, Bolu kendini çevresine o kadar güzel tanıtmış ki bazı alanlarda. En değerlisi, en korunmaya muhtacı, hepimiz için en önemlisi Bolu’nun yeşil ormanları, doğal tabiatı dağları, gölleri, Abant’ı, Gölcük’ü, Yedigöller’i, Gölköy ve tüm bunların bize sunduğu temel ihtiyacımız olan temiz ferah havası, getirdiği sakinliği, huzuru ve nezihliği ... Bu benimde değerini sonradan kavradığım, ormanlarının tabiri caizse burnum da tüttüğü, keşke daha çok vakit geçirebilseydim yeşiliyle diye hayıflandığım bir konu. Doğal güzellikleri demişken birkaç arkadaşımda Kartalkaya’dan bahsetti, ama ne yazık ki Bolu kışıyla ayrı meşhur olmasına rağmen, Bolu da kış ve kayak turizmine olan ilgi ve vizyon yok denecek kadar az. En azından ben ve çevrem Kartalkaya’ ya en fazla iki veya üç kez gitmişizdir. Böyle bir imkânın Bolu’da olması elbette dışarıdan gelen kişilerle orayı ayakta tutabilmiştir, ama hem bu sporun lüks sınıfına girmesi, hem de böyle bir kültürün Bolu’da ailelerden, çevreden ve okullarla yeteri kadar desteklenmemesi sebebiyle, Bolulular elindeki bu imkândan mahrum ve hatta bir haber yaşamaktadır. Umarım ki bu durum değişir ve pistlerin keyfini Bolulularda çıkarır, hem de bu kültürü Bolu kendi içinde yaşatıp geliştirebilir, bu durumun benzerini Bolu’da jimnastik alanında da görebiliriz. Bu sadece Bolu’ya özel bir durum değil dediğinizi duyar gibiyim, evet sosyo ekonomik ve kültürel olarak, insanların hayattaki diğer öncelikleri sebebiyle toplumun birçok kesimi, hatta çoğunluğu kendine bu alanlarda zaman ayıramamakta, hatta böyle bir zaman yaratmanın kendisine faydasını düşünecek durumda bile değil. Umarım bu durumun farkındalığı gelişir ve ilgisi olan, Bolu da yaşayan kişiler de bu imkanlardan faydalanır. Doğal tabiatının yanı sıra, elbette Bolumuz aşçılarıyla da ün kazanmıştır. Keşli cevizli mantısı, Bolu çikolatası, patatesli gözlemeyi anarken hepimiz birden acıktık. Gerçi son Bolu ziyaretim de benim aklımda kabaklı gözlememiz kaldı, ama araştırmalarım sonucu sadece Bolu pazarında satıldığını öğrendim, oysaki gözlemeci olarak bilinen mekanlarda bulabilmeyi umut etmiştim. Sanırım eksikliğini hissettiğimiz bir nokta da Mengen aşçılarımızla ünlü Bolumuz da yöresel yemekleri sunacak kaliteli mekânların eksikliği, oysaki belediye tarafından, aşçılık okullarıyla anlaşılıp öğrencilerin stajlarını da görebileceği, halk eğitim kursiyerlerinin de katılabileceği her kesime hitap edebilecek restoranlar kurulabilir, bu alan hem birçok kişiye iş olurken, yöresel lezzetleri özleyen denemek isteyen bizleri de mutlu edebilir.

 Tüm bu konuşmalar, yazıya kendimi tanıtarak mı başlamalıyım düşüncesi ve biriyle tanışıldığında (çok tasvip etmesem de) sorulan o ilk sorulardan birini çağrıştırdı, Memleket neresi?.. Memleket Bolu, doğduğum ve 18 yaşıma kadar bir çok anıma eşlik eden güzel şehrim den bahsetmek istedim. Kendimi bu ilk yazıda çok fazla tanıtmamaya, burada yazmaya devam edersem, beni tanıma işini okura, size bırakmaya karar verdim.  Bundan sonraki bölümlerde, bazılarının da Bolu’da yetiştiği fikirlerine, hayattaki duruşlarına, amaçlarına ve adanmışlıklarına saygı ve ilham duyduğum, hayatımda olmalarına önem verdiğim sevgili arkadaşlarımla ve tanıdıklarımla olan röportajlarımdan, farklı ülkelerdeki yaşamlardan, zaman zaman kariyer yolculuklarını kaleme almak istiyorum. Bu köşedeki paylaşımlarımı elimden geldiğince samimiyete dayalı, herhangi tek bir doğru olgusuna cevap aramayan veya savunmadan, farklı düşünce ve duyguları barındıran, düşündüren, hissettiren ve yazım dilinde amatör olarak ilerleyen benden/ bizden yazılar bulacaksınız. Son olarak, eğer buraya kadar okuduysanız, bir teşekkürü de sizlere borç bilir ve sizlere Sayın Fazıl Say’ın bestelerinden oluşan “İlk Şarkılar” albümünden `Memleketim` adlı eseri dinlemenizi tavsiye ederek bitirmek isterim.

Sürç-i Lisan Ettiysem ve ileri ki yazılarda da edersem şimdiden af ola, hoşgörüyle ve sağlıkla kalın !

br

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

narin

Puan Durumu

Takım OM G M P
1 FB  Fenerbahçe 5 4 0 13
2 GS  Galatasaray 4 4 0 12
3 İBFK  Başakşehir 4 3 0 10
4 BJK  Beşiktaş 4 3 0 10
5 EYP  Eyüpspor 5 2 0 9

Reklam

s

Bolu Nöbetçi Eczaneler

boluspor 2
boluspor 4

E-Bülten Aboneliği