Hür doğdum, hür yaşarım kime ne? Köle miyim sana ben ? Sana ne ?
222

Bundan bir kaç gün önce, Mabel Matiz’in seslendirdiği “Sultan Suleyman”adlı şarkıya denk geldim, spotify da bir radyo kanalında. Sonra şarkıyı aratıp bir iki kez daha dinledim. Şarkının başı hafif üzüntülü bir melodiyle başlıyor, kaç sene oldu diye şarkıya giriş yapıyor Mabel. Ben de geçen senelerime baktım; kaç sene oldu, kaç devir geçti, kaç nesil geçti diye eşlik ettim şarkıya.... Geçen gençlik yıllarımda, bazen farkında olarak, bazen hiç anlamadan yaşadığım, bazen benim değil de çevremde, toplumda oluşan stresin üzerimdeki etkisiyle, daha ne olabilir, diye diye... düşünüp, bir çoğumuzu sürekli şaşırtan, çoğunlukla insan aklıyla dalga geçildiğini düşündüğüm dönemlere şahit olduğumu hatırladım. Politikada, siyasette görev almamama rağmen, görevimim sadece sade bir vatandaş olmamla, yıllardır bilinçli yada bilinçsiz üzerimize yüklediğimiz bu stresi , yaşam kalitemi, sağlığımı, ekonomik özgürlüğü, haklarımı ne ölçüde etkilediğini düşündüm ve bir vatandaş olarak sorguladım. Toplumdaki kutuplaşmayı, sürekli değişen politik ortamını,  bazı siyasi liderlerin, 100 kelimeyi geçmeyecek kelime haznelerini kullanarak, söylemlerinin bazı insan gruplarını temsil ediyor olduğu ihtimalini, çevremde bilinçli okuyup sorgulama “hala’’ yapabilen, yüksek eğitimli veya eğitimi ne olursa olsun yaptığı işi; yani ekmeğini alın teriyle kazanan arkadaşlarımda gördüğüm kaygı, artan stres eğilimini, uykusuzluklarını ,sosyal bağlarda ekonominin de negatif etkisiyle artan zayıflığı ve güveni sorguladım.
O sıra şarkıda şu bölüme gelmiştim, ‘Dünya ne sana ne de bana kalmaz, Sultan Suleyman’a kalmadı böyle, hiçbir kitap yazmaz.
Sonra bir anda şarkıda ifade edilen 'Bu dünya Süleyman'a kalmadı' cümlesinin felsefesini düşündüm. İnsanın kendi büyüklüğünün ve gücünün geçici olduğunu ve dünyanın sürekli değişen bir döngü içinde bulunduğunu vurguladığına inandım. Bu kadar basit idi aslında. Yaratılmış hiçbir insan hangi koltukta oturuyor olsa da, o koltuğa yapışmış dahi olsa bile, değişime, döngüye adapte olamaz ise tutunamaz, er geç o koltuk ona yar olmaz, tarihin yazdıklarını sansalar bile, yanılırlar. Biliyorsunuz ki, Sultan Süleyman, Osmanlı İmparatorluğu'nun en büyük hükümdarlarından biriydi ve gücü ile tarihe damga vurmuştu. Ancak, zamanın akışıyla birlikte, her güçlü liderin ve imparatorluğun bir gün sona ereceği gerçeğiyle yüzleşmek gerekmektedir. Demokrasi teoride insan haklarına dayalı özgürlüklerin, katılımcılığın ve hukukun üstünlüğünün temel alındığı bir yönetim biçimi, biz de demokratik bir bakış açısıyla aynı düşünceden olmayan çoğunluğa saygı duyarak yaşamaktayız ve gayet tabi aynı ortamı her yerde görmek isteriz. Düşünceler gelişir, büyür, değişebilir elbet ama hatalar yapılıp yapılıp kanılmamalı artık. Süreçlerdeki hileler, manipülasyonlar, sahtekarlıklar, çıkar gruplarının, çıkar ve menfaatçi kişilerin, lobi faaliyetlerinin , kutuplaşma ve popülizmin, maalesef medya manipülasyonunu ve propagandanın, bilgiye erişim hakkını sınırlamanın, traji komik yanlış bilgilendirme ve montajlı görüntülerin, azınlık haklarına ve ‘’canlı’’ haklarına yönelik ihlallerin önce topluma, sonra bize, bana ve sana okuyucu etkileri, gerçek iradeyi yansıtamamasına, güvenin sarsılmasına, demokratik süreci engellemesine, demokrasinin eşitlik ilkelerini gün be gün zayıflatmasına, kurumlarının güvenliğinin sorgulanmasına, sarsılmasına, özenle inşa edilen demokratik değerlerin zedelenmesine yol açtığını ve senin, benim yaşam kalitemi dogrudan etkilendiğini unutmamalıyız.
Demokrasinin güvenilirliğinin tam anlamıyla sağlanabilmesi için adalet, hesap verebilirlik, şeffaflık ve katılımcılık gibi değerlerin güçlendirilmesi şarttır. Ve biz sade vatandaş olarak tek yapmamız gereken, oy vermektir. Ayrıca sandığa sahip çıkmakta gerekmektedir, oysaki demokratik seçimlerde bu cümle hiç kurulmamalıdır.
Şarkıyı tekrar hatırlayacak olursak; Süleyman gibi güçlü bir lider bile, zamanın ve değişimin önünde duramamıştır. İnsanlar ve toplumlar geçerken, dünya sonsuz bir süreklilik içinde var olmaya devam etmektedir. Alçak gönüllülüğü, geçici olanın ötesinde değerler aramayı ve insanın kibri ve egoizmini yenmeyi öğrenmeli ve teşvik etmeliyiz Hiçbir insan veya imparatorluk sonsuza dek süremez, ancak insanlık, ortak geçmişimiz ve kültürel birikimimizle birlikte yaşamaya devam eder.
Atatürk 10. Yıl Söylevini verirken, 29 Ekim 1933 de de dediği gibi, “Benim naciz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”   Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün eserlerine, düşüncelerine ve gelecek için beslediği umutlarını, kendimize ışık olarak tutarak, değişimden korkmadan adımlarımızı atmalıyız.

br

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

narin

Puan Durumu

Takım OM G M P
1 FB  Fenerbahçe 5 4 0 13
2 GS  Galatasaray 4 4 0 12
3 İBFK  Başakşehir 4 3 0 10
4 BJK  Beşiktaş 4 3 0 10
5 EYP  Eyüpspor 5 2 0 9

Reklam

s

Bolu Nöbetçi Eczaneler

boluspor 2
boluspor 4

E-Bülten Aboneliği