Duanın Gücü ve Hayatımızdaki Yeri
ww

DUA ETMEK                                                     

   Merhaba, sevgili okurlarımız. Öncelikle mübarek kurban bayramınızı kutlar, kesilen kurbanların, edilen duaların hayırlara vesile olmasını dilerim. Yurdumuzda ekonomik koşullar, hayat pahalılığı, haksız ithamlar bu bayramı daha bir buruk yaptı. Rahmetli annem şükür etmeyi bilen bir insandı. Böylece kendini ferahlatıyordu. Aç gözlü ve hırslı hiç olmadı. Ben de ondan ne gördüysem onu uygulamaya çalışıyorum. 

   Evet, insanlar dualar eder. Kimisi mutlu bir ömür ister, kimisi bebek ister. Kimisine nazar değer, kimisi yakınlarını kaybeder. Kimisi hastalıkla boğuşur, kimisi sevinçten kanatlanarak ayakları yerden kesilir. Kimisi ise halinden sürekli şikayetçidir, negatif düşünür. Oysa ki, dua, ümit ve huzur kaynağıdır; yaşama aşkını dirilten bir rahmettir.  “Dua kapı çalmaktır. Gerisine karışmak haddini aşmaktır.” demiş Mevlana.

   Biliyorsunuz ki, insanoğlu aciz bir varlıktır.  Beden olarak, yemek yemeye ve içmeye nasıl ihtiyacı varsa, ruhen de dua etmeye, yalvarıp yakarmaya ihtiyacı vardır. Her istediğini kendisi karşılayamaz. Mutlaka bir şeylerden yararlanması gerekir. Dualarımızla kapıyı çaldığımız andan itibaren içimizde büyük bir rahatlama hissederiz. Dua; inanma, dayanma ve isteme ihtiyacı içerisinde bulunan insanı; rahmeti sınırsız, mutlak kudret sahibi olan Allah’a bağlayan, manevi bir bağdır. Dua; ıstırapların, maddi ve manevi dertlerin şifa kaynağıdır. Peygamberimiz (s.a.v) duayı; rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadetin özü olarak nitelendirmiştir.

   Günlük yaşantımızda dua etmeyenimiz hemen hemen yok gibidir. Gece yatarken dua ederiz.  Hastalarımıza dua ederiz. Kıldığımız namazlarda dua ederiz. Ölmüşlerimizin arkasından dua ederiz. Sağlığımız için dua ederiz. Şükür duası, yağmur duası, yemek duası aklınıza gelebilen her şeyde duaya başvururuz. Corona virüsüyle mücadele ettiğimiz günlerde, ne çok dua ettik ve dualarımıza şifa dileklerimizi kattık.

    Konu dua üzerine yoğunlaşınca aklıma birkaç yıl önce, dünyaya gelen ama anne karnında dokuz ay kalmaya sabredemeyip altı aylık (prematüre) doğan bir bebek geldi. İsmini “DUA” koymuşlardı. Ailesi yaşama tutunsun diye ona bu ismi vermişti. Dua bebek, yazlık komşumuzun üçüncü çocuğuydu. Dünya’ya merhaba derken attığı çığlıklar, o an için çok zayıftı. Ailesine, mutluluğun yanında “Ya hayata tutunamazsa!” diye yüreklerine korkuyu da yerleştirmiş olduğu için heyecanlı ve endişeli günler geçirdiler. Sonuç mu? Dua bebek büyüdü, gelişti. Hayata tutundu. Bayramları ailesiyle geçiriyor.  

  En değerli sözcüklerden biridir dua. Bütün duygularımız dua ile açığa çıkar. Bazen gerçekleşir, bazen de gerçekleşmemesinin daha iyi olduğu sonucuna varılarak tevekkül edilir.  Öyleyse ellerimizi havaya açarak dua etmeyi unutmayalım. Ne demiş atalarımız.

“Dua bir umut çığlığıdır. Alfred De Mussed

Dua ağızdan değil, yürekten gelmelidir. Paul Rcher

“Hiçbir mesafe, duanın ulaşamayacağı kadar uzak değildir.”

“Sevmek dua etmektir belki de kimseler duymadan bilmeden, sessizce.”

Son olarak, bir şiirimle  “Hoşça kalın!” derken, dualarımız  tüm insanlık için olsun. Dua bebek gibi güçlü bir şekilde hayata tutunmaya çalışanların olsun. Sevgi ve saygılarımla...  

               

  TUTUN HAYATA

Minicik bir bebekti ,

Hayata tutunmaya çalışan,

Zayıf ve güçsüz bedeniyle,

Beşiğinde çaresizce ağlayan

Kızamazdı kimseye,

Dünyaya erken geldim diye. 

Üzülürdü anası, babası 

Umutla bakmazsa geleceğe.

Tutundu o da hayata,

Zayıf ve çelimsiz haliyle,

Güçlendi güzelleşti,

Büyürken yüreğiyle. 

Sevgi doluydu içi,

Işık saçıyordu gözleri,

Yol oldu önünde umutları,

Kök saldı hayata büyüdükçe.

 

Bir fidan gördü bahçede,

İncecik dalları eğilmiş yere,

Korumasız güçsüzdü belli,

Birden kendine benzetip,

O da büyüyüp güçlenmeli,

Dedi kendi kendine,

Sonra,

Tahta çıtalarla örtercesine,

Barınak yaptı  çevresine.

Usanmadan günlerce,

Su verdi bitkisine,

Gübre verdi beslendi,

Fidanın gövdesi kolları.

 

Bir gün,

Filizlendi genç fidan,

Uzattı boynunu güneşe doğru

Isındı sıcaklığıyla, yapraklandı sonra 

Tomurcuklar belirdi önce,

Çiçek açtı bahar başında,

Sevindi dallarına arılar kondukça. 

Bir gün meyve verdi genç fidan

Tutundu hayata,

Kırmızı kirazlarla bezendi. 

Kuşlar, kelebekler sevindi,

Karınları doyunca.

 

Büyüyen çocuk mutlandı, 

Kopardı dalından bir çift kiraz,

Taktı kulağına küpe yaptı.

Sonra ağzına atıp,

Tadına baktı.

Güçlenmişti ağaç 

Tüm fırtınalara rüzgâra karşı ,

Güçlenmişti çocuk,

Tüm zorluklara karşı.

 

Sabrı öğrendi önce,

Sonra sabrın gücünü.

Şükür dedi ellerini açıp,

Dua etti şükür ettiklerine,

Ve tutundular hayata , 

El ele verip birlikte,

Kenetlendiler birbirlerine,

Size örnek olsun bakın,

Biz güçlüyüz dercesine.

            Ayşe Gülten Kırıcı

                

  

 

 

 

q

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

55

Reklam

s

Bolu Nöbetçi Eczaneler

boluspor 2
boluspor 4

E-Bülten Aboneliği

Main Colors:‎