BİR SPOR BİR SÖYLEŞİ -AYDIN AYHAN GÜNEY İLE “SPOR ORGANİZASYONLARININ ROLÜ VE ÖNEMİ”
“Büyük şehrin büyük bisiklet yarışı” sloganıyla 2. kez gerçekleşen Tour of İstanbul, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iştiraki Spor İstanbul tarafından, Uluslararası Bisiklet Birliği’nin (UCI) onayıyla 15 ülkeden 22 takım ve 154 sporcunun mücadelesine sahne oldu. Bu yıl; Yarış kategorisinin yükselmesinin yanı sıra, sezonun en yoğun olduğu zamanda dünyanın en önemli takımlarına ev sahipliği ederek sonraki yıllarda da referans niteliği taşıyarak, Türkiye’nin en önemli organizasyonları arasında kıtaları birleştiren bir özellik kazanarak konumunu güçlendirdi. Bu tur Argeus Travel & Events tarafından organize edildi.
İşte tam da bu organizasyonun yapıldığı sırada dünyada örneklerine sadece tv’de izlediğimiz birçok organizasyonun; ülkemizde başarılı ilk örneklerini hayata geçiren, çalışma şekli ve prensipleriyle birçok paydaş ve ilgili kişilere ilham veren bir girişimci olarak kendisinin ve ekibinin faaliyetlerini Türk Sporuna damga vuran yansımalarını okuyucularımıza aktararak farkındalık sağlayacak yorumları için Sayın Aydın Ayhan Güney ile bir araya geldik.
G.Y: 1993’ten günümüze ARGEUS TRAVEL&EVENTS olarak Kapodokya’da en üst düzey kalitede özel seyahat hizmetleri hedef pazarındayken; spor endüstrisi içinde faaliyet alanı en geniş ve zorlu aşamalar içeren spor organizasyonu ve spor turizmini ahenkli bir şekilde kurma fikri nasıl doğdu? O günden bugüne hangi faaliyetlerde bulundunuz?
Aydın Ayhan Güney:Spor turizmi ile ilk tanışmamız 1990 yılıdır. İtalya’dan dağ bisikleti ithal ettik. Türkiye’de o yıllarda yoktu ve bisiklet turları yapmaya başladık. Benim de 20’li yaşlarımın başı olduğu bir dönem. Hem bisiklet turları düzenleyip hem de kiralıyorduk yaz tatillerinde Üniversitedeyken. 1993 Yılına kadar böyle devam etti. 1993’te Argeus’u kurduk. Aynı faaliyetleri devam ettirdik. Bisiklet hiçbir zaman şirketin faaliyetlerinden kopmadı. Her zaman yapıldı. Seyahat işine girince başka dallarda da iş yaptık. Ama bisiklet hep oldu. Daha sonra 1999 yılına kadar biz turistik amaçlı faaliyetler yaptık. O yıllarda değerli bir arkadaşım olan Abdurrahman Açıkalın ile tanıştık ve bir dağ bisikleti yarışı yapmak üzere bir plan yaptık. 2000 yılında ilk kez profesyonel bir yarış ile tanıştım Kapadokya Dağ Bisikleti Festivali’ni yaptık. İlk spor karşılaşması olarak yaptığımız organizasyon oydu. Ses getiren bir organizasyondu. Devamı geldi.2004- 2005 yıllarında orada yarış yaptıktan sonra, Kapadokya’nın doğası ve yarış kalitesinin artmasıyla birlikte Avrupa Bisiklet Birliği Dağ Bisikleti Avrupa Şampiyonasını Kapadokya’ya verdi.2007 yılında da Avrupa Dağ Bisiklet Şampiyonasını yaptık. O yarışta çok güzel olmuştu. Bizim hala heyecanlandığımız bir yarıştır düşündükçe.. Peter Sagan gibi isimlerin gençken gelip yarıştığı junior olarak kürsüye çıktığı bir yarıştı. 2008’de Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu bir Kategori yükseltti 2.1 oldu tıpkı Şuan da İstanbul Turu’nun kategorisinde olduğu gibi. Daha profesyonel bir seviyeye gelince organizasyonu koordine edecek bir kişiye ihtiyaç doğdu bize teklif geldi.2007’deki başarıdan dolayı bu işi de yapabiliriz diye düşünerek girdik. 2008’de Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu’na başladık. 2016 yılına kadar zamanımızı alan bir yarış oldu ama yine biz dağ bisikleti yarışlarına devam ediyorduk. Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu büyüdü kategori atladı 2 kez ve çok iyi bir yere geldi. 2014 yılında Ultra Maraton dediğimiz Patika Koşusu Organizasyonu gerçekleştirdik Kapadokya’da. O çok ses getirdi ve çok hızlı büyüyen bir organizasyon haline geldi. Bu yıl 11.sini yapacağız. Bu organizasyon dünya çapında tanınır hale gelen Türkiye’den çıkan güzel bir marka oldu. 2015 yılında Türkiye’ye Granfondo’yu getirdik. İlk Granfondoyu, Kapadokya’dan Erciyes Dağı’na yaptık. Daha sonra Granfondo gelişti. Bu organizasyonu Çeşme’ye taşıdık. Bodrum, İstanbul, Antalya, Kemer ve Türkiye’nin birçok Granfondo yarışları yaptık. Granfondo da büyümeye başladı. Ama sadece bizimle değil 100- 200 kişilik gruplarla yarışlara başladık ve yarışlar 800- 1000 -1500 katılımcıya ulaşmaya başladı. Türkiye’de spor yapan insan sayısı da artmaya başladı. Bu organizasyonlar, bisikletçilerin daha önce Avrupa’ya gidip yarıştığı yarışların kalitesinde hatta daha kaliteli yarışlar Türkiye’de yapılmaya başladı. Bu sırada da başka firmalarda bu işleri yapmaya başladı. Çünkü bir Pazar oluştu. Bu da hızlı gelişimi sağladı.2016’da Antalya 2.2 kategorisinde Antalya Turu ile ilgili bisiklet yarış planı yapmaya başladık. Sonraki yılda hayata geçirdik ve o da güzel ivme kazandı. Gerçi 7 yıl içinde iki kez iptal etmek zorunda kaldık. Bir yıl pandemi, bir yıl deprem sebebiyle. O da hızla büyüyen bir yarış oldu.Güzel şeyler oluyordu o yarışlarda da bir yılda yapmış olduğumuz organizasyonlarla spor yarışmaları ve aktiviteleri birden firmada büyüyen bir departman haline geldi.2023’te yeni olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesinin planladığı programa koyduğu Tour of İstanbul başladı bu 2. Yılı. Bu arada başka eventlerde(etkinlik) yaptık sporla ilgili maratona başladık yarı maratona Çeşme’de ikincisini yaptığımız hızla büyüyen bir yarı maraton var. Seneye 3.sü olacak. Niğde’de yaptığımız ilkini bu yıl yaptığımız bir yarı Maraton oldu. Run & Fly adı altında ilginç değişik bir organizasyon yaptık. Dünyada birkaç örneği olan ve proje olarak organize ettiğimiz, İnsanların zirveye koştuğu ve kanatlarla (yamaç paraşütü) aşağı indiği bir spor etkinliğini Kapadokya’da gerçekleştirdik. Yine spor ile ilintili olarak bizim yarışlarımızda problem yaşadığımız timing( zamanlama) sistemi aldık. 7-8 senedir kendi ekiplerimizle zaman tutma işini yapıyoruz. Diğer yarışlarda bunu talep etmeye başladı. Bu konuda Türkiye’de bir açık var ve yılda 10- 15 farklı yarış içinde koşu, motosiklet ve bisiklet gibi timing sistemleri de sağlıyoruz. Yani böyle büyüyen bir departman oldu. Yeni fikirler çıktı bazısını uygulayabildik bazısını uygulayamadık. Örneğin sona kal diye bir yarış planlamıştık İstanbul’da kriteryum alanında belli bir zaman limitine takılanlar ayrılıyor diğerleri devam ediyor en sona kimler kalırsa.. Sonra pandemiye takıldı ama aklımızda olan böyle değişik eğlenceli sportif aktivitelerde var. Ultra Trail olarak bir dönem Alanya’da bir arkadaşımızla ortak 2 yıl Alanya Ultra Trail yaptık. Yani sporun her türlü, özellikle açık hava dayanıklılık sporlarında yer alıyoruz. Tabi bunları yapıyoruz ama önce öğrenmek gerekiyor yapmak gerekiyor. Evet dünyada örnekleri oluyor ama Türkiye’de örnekleri olmayan şeyler. Örneğin bisiklet; Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu tabiî ki daha önce yapılıyordu ama kendi kabuğundan çıkamamış bir yarış gibiydi Türkiye’nin en büyük yarışıydı ama dünya kategorisinde küçük bir yarıştı. O organizasyonu alıp Uluslar arası boyuta taşıyıp organizasyon kalitesi olarak da Avrupa’nın da gıpta ile seyrettiği bir yarış haline getirmek zaman alıyor ve bunları başardık. Özellikle Kapadokya’da Ultra Trail’ler, 11 yıl içinde inanılmaz bir bilinirlik sağladı. Şuan da sporcular ve yakınları ile yılda 5 bin kişinin katıldığı bir organizasyon haline geldi. Bu katılımcıların yarısı yabancı 80 ülkeden insanlar geliyor bütün bunlar büyüdükçe bizim ekiplerimizde profesyonelleşti ekipmanlarımız büyüdü. Herhangi bir organizasyonu kolayca yapabileceğimiz ekipmanlarımız var eskiden bulamıyorduk bunları ürettirdik. Kendi envanterimize kattık. O sebeple herhangi bir yerde herhangi bir organizasyon olursa kısa sürede hazırlanabiliyoruz.
G.Y: Spor organizasyonu düzenlemenin ülkemiz ekonomisi başta olmak üzere uzun ve kısa vadede faydaları nedir?
Aydın Ayhan Güney: Temelde birçok açıdan faydası var. Bisiklet de Granfondolar üzerinden konuşalım. Profesyonel yarışlar şuan da yaptığımız gibi 2.1 ,hc, 2.2 kategori gibi bisiklet yarışları bir katma değer sağlar. Hizmet sağlayıcıları oteller, araç firmaları da kazanır ama asıl amaç o değildir. Asıl amaç; tanıtımdır. Sizin uzun vadede daha büyük organizasyonlara aday olabilmeniz için bu tür organizasyonlar size referans olur. Örneğin, gelecekte İstanbul Olimpiyatlara aday olduğunda “siz neler yaptınız?” “Şehir ne tür organizasyonlar yaptı?” “Olimpiyatlardaki organizasyonları yapabilecek mi?” diye soracaklar. Bu profesyonel yarışlar bunları sağlar. 2010 yılında Dağ bisikletinde Avrupa Şampiyonası yaptık aynı zamanda Ankara’da da yol bisikletinde Avrupa Şampiyonası yaptık. Bu organizasyonlar her zaman ülke tanıtımı için referanstır ve ülkenin tanıtımı iyi bir çekim iyi bir yayınla destekler. Çoklu katılımlı amatörlere açık yarış organizasyonlar ki bunlar Granfondalar veya Ultra trailler veya Maratonlar bunlara amatör isteyen herkes katılabiliyor. Bunlar da tanıtımın yanı sıra bir spor turizmi yaratıyor. Spor turizmi de yapıldığı bölgedeki halka ciddi katkılarda bulunuyor. Esnaf, turizmci, seyahat için havayolları ve karayolları şirketlerine yararı var, Bunun en iyi örneği Kapadokya’daki Ultra Trail’dir. 5bin kişinin bölgeye gelmesi ile 2 bin adet oda kullanılıyor. Bugün 10 bin yatak kapasiteli bir bölgeyse %20’sini dolduruyor. Ya da 4bin yatak kapasiteli bir şehirse yarısını dolduruyor. Çok geniş kapsamlı bir turizm haline geliyor. Spor Turizmi dünyada çok büyük yerde Cruise turizmini bile geçmiş durumda olan bir turizm şekli. Türkiye de bu, onun gelişimini sağlıyor. Tabi ki sosyolojik etkileri de oluyor. Yarışı gören çocuklar ona hevesleniyor. Bu yarışlar da her yıl oldukça biz de olalım diyor. Mesela bizim bisiklet yarışları ile başlayan, bisiklete ilgiyi zaman içinde yaşadık. İlk bisiklet yarışından bugüne 24 yıl olmuş. Bir kültürün oluşmasına temel oluşturdu. Kapadokya Ürgüp’te yaptığımız bu yarışlar 3-4 tane çok iyi sporcu yetiştirdi bisiklette takım kurduk. Gelen küçük çocuklar zaman içinde dereceler aldı Balkan şampiyonları, Türkiye şampiyonları çıktı. Devam ediyoruz kızlarda yarışıyor en son yapılan Türkiye Şampiyonasında sporcular kürsü yaptı bunlar hep o zamandan gelen bisiklet tohumundan yetişen çocuklar. Ultra Trail de örneğin bölgeden ilk yıl bir kişi koşmuştu geçen yıl 50 kişi civarı koştu. Onlarda gördükçe kapısının önünden geçen yarışa merak sarıyorlar. Bu da bir etkileşim yaratıyor insanlarla birlikte. Sektöre yardımcı oluyor. Örneğin bisiklet sektörü en üst düzey malzemelerini bisikletlerini son 10 yılda satıyor. 10 yıl önce Türkiye de çok pahalı bisiklet kimse almaz iken sadece profesyoneller bulurken şimdi amatörler almaya başladı. Bu Granfondolar sayesinde. Granfondolara sektörün ilgisi çok fazla çünkü bu yarışlarda binlerce kişi yarıştığı için malzemeler sarf ediliyor. O malzemenin yerine konması yeni bisiklet alınması derken bu yarışlar bisiklet sektörüne hareket getiriyor. Koşu ile ilgili yarışlarda koşu malzemelerini ayakkabı mesela Salomon bizim yarışlarda isim sponsorumuz. Bu yıl sponsorluğumuz 9. Yılında ve bu yıllar içindeki ayakkabı satışları veya koşu malzemelerindeki satışlar konusunda inanılmaz artışları onlarda gözlemledi. Bunu gözlemleyen diğer aynı türde firmalarda bu işe yatırım yapmak için girişimde bulunuyorlar kendi yarışlarını oluşturuyorlar. Salomon, Merrell ve Kar spor yarışları var onlarda kendi markalarının ismini taşıyan yarışlara sponsorluk yapmaya başlıyorlar. Bu böyle kar topu gibi büyüyor. Bu şekilde sektör de canlanıyor. Açık havada yapıldığı için de ülkemizde bu tarz sporlara çok uygun, her bölgede yapılabilir. Turizm alt yapısı varsa gelen misafirleri ağırlayacak onların konaklamalarına imkan sağlayacak ortam varsa her yerde yapılabilir.
G.Y: Spor organizasyonu düzenlemenin; turizm, iletişim, pazarlama, koordinasyon boyutunda organizasyonun marka değerini koruma aşamasında yaşadığınız zorluklar nelerdir?
Aydın Ayhan Güney:Bu konuda birincisi organizasyonun kalitesine çok dikkat etmek gerekiyor. İkincisi sürdürülebilirlik. Bu neden önemli bir organizasyonu bir sene iki sene yapıyorsunuz eğer bu organizasyonu yaşatamazsanız bu sefer ne oluyor yok oluyor bütün emek ve çaba.. bu tür organizasyonlar yılda bir kez yapıldığı için sizin büyütebilmeniz yıllar alıyor. Ve bir bakıyorsunuz ki 10 yıl geçmiş. Bir organizasyonun oturması ve markalaşması için sürdürülebilirliğin temel ihtiyacı da finansı organizasyonların. Eğer organizasyonu yapacak minimum finansı sağlayamazsanız ölüyor organizasyonlar. Malesef Türkiye de bunu bulmak çok zor. Bu amatör yarışlarda katılım ücretleri ile bölgesel desteklerle yapılıyor. İşin içinde ciddi sponsorlar olduğu zaman tabiî ki büyüyor. Bizim Ultra Trail’de olduğu gibi veya Antalya Turunda ciddi sponsorlar katıldığı zaman organizasyonun rengi de değişiyor. Tabi organizasyonlar içinde sponsor bir ciddiyet kazandırıyor organizasyona şimdi siz sadece kendi markanızı temsil etmiyorsunuz o zaman sponsorların markalarını da temsil ediyorsunuz. O durumda da daha dikkatli oluyorsunuz. İletişimi daha güçlendiriyorsunuz. Sponsorun olması önemli oluyor çünkü o da iletişim yapıyor siz de yapıyorsunuz. Birdenbire birçok marka aynı organizasyonda iletişimini yaptığı zaman daha bilinir hale geliyor. Markayı korumak için temel olarak yapılan şey; bir, sürekli destek bulabilmek ve bu desteği her yıl tekrarlayabilmek. İkincisi de organizasyon kalitesini biraz daha üst düzeye taşıyarak ilgiyi artırmak. Bir de şu var eğer biz markalaşıp büyük marka yaratmak istiyorsak bunu mutlaka uluslar arası hale getirmemiz gerekiyor ki bir anlam ifade edebilsin. Yerelde de örneğin; yağlı güreşler, at yarışları ulusal büyük markalar ama bunu hem turizme dönüştürebilmek hem de dünya çapında ses getirmesini sağlayıp tanınırlığını artırmak için bunu uluslar arası markaya geçmesi gerekiyor. Uluslararası olmak için de daha uzun daha çok bütçe isteyen daha ciddi iletişim isteyen ve bunu yurtdışından gelecek insanlar niye gelelim dediğinde birçok sebep sunabilmemiz gerekiyor. Koşu yarışı dünyanın her yerinde var. Zannediyorum Fransa da 300 tane patika koşu yarışı varmış. Aynı hafta sonu 5-6 yarış oluyor bölgelerde. Gerekli sayıda sporcuyu bulabildiği için yapıyor bunlar. O insanlara gel biz de koş teklifinde bulunuyorsun. O da neden diye sorar? Ona ayrıcalıklı bir şeyle sunmamız gerekiyor. Ya lokasyon sunacağız ya kalite sunacağız ya da yanında başka şeyler sunacağız. Siz Antalya’ya gelip koşuya katılırsanız ondan sonra bir hafta da tatilinizi de hazır gelmişken yapabilirsiniz. Kapadokya’ya gelip burada koşarsanız bu dünyada tek bir alan başka örneği olmayan bir yerde koşu deneyimi elde etmiş olursunuz diye bunları iyi anlatmak gerekiyor. Uluslararası iletişim yapabilmek için de bütçe gerekiyor. Fuarlarda diğer yarışlarda kendinizi tanıtmanız çok ucuz şeyler değil sponsorluklar artarsa bunlarda yavaş yavaş artacaktır.
G.Y: Son olarak; BESYO’larda spor organizasyonu ve yönetimi dersi kuramsal- teorik olarak öğretiliyor. Organizasyonu hayata geçirme aşamasında nelere öncelik verilmelidir? Tavsiyeleriniz nedir?
Aydın Ayhan Güney:Ben her zaman şunu söylerim: Organizasyonlar temelde aynıdır. Düğün organize etmekle spor organizasyonu yapmak arasında çok bir fark yoktur. Ya da 10 kişilik bir arkadaş grubuyla hafta sonu piknik organize etmek de temel de aynı bileşenlere sahiptir. Planlamak, herkesi bir araya getirmek onun intikalini sağlamak gittiğiniz yerdeki lokasyonu ayarlamak gibi temelde aynısı. Birisinde bunu bin kişiye diğerinde 10 kişiye yapıyorsunuz. İyi bir organizasyon yapabilmek için biraz da kişiseldir bu 3 şeye ihtiyaç vardır:
1-Bolca matematik:
İyi çalışan bilimi kullanan ekiple alakalıdır.
2-Biraz obsesiflik:
O işi yapan kişilerin biraz tedirginliği ile alakalıdır.Yani sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerekir.Rahat insanların yapacağı şey değildir organizasyon.
3- İyi bir network:
Tecrübeyle alakalıdır. Bu tecrübeyi bir şekilde zamanla yakalıyorsunuz. Network dediğim şey sizin bütün ilişkileriniz örneğin lojistik ihtiyacınız bu arazide bir yarış organizasyonu için mobil wc ihtiyacımız var. Hemen birkaç firmanın kontağı vardır ararsınız. Araç firmalarının, bütün hizmet sağlayıcılarının vardır. Bu bir networktür. Sponsorluk ilişkileri ile ilgili gidip görüşebileceğiniz randevu alabileceğiniz firmalarda networktür. Yani iyi bir networkünüz varsa biraz hassassanız biraz da planlamayı iyi yapıyorsanız işin matematiğini iyi bir organizatör olursunuz. Tabi bunun eğitimi de var ama birçok şey sahada öğreniliyor. Teoride gördüğünüz şeyler çok değişken olabiliyor. Özellikle bu tür Açıkhava organizasyonları dinamiktir ve değişkeni vardır. Örneğin bisiklet yarışı sırasında yolun ortasında bir araç bozulmuş bırakıp gitmişler. Bu durumda sizin öncü ekipleriniz gördüğü an o anda önlem alabilmeniz lazım şekilde çünkü hızlı hareket eden bir organizasyonda her şey olabilir. Yola bir şey aniden atlayabilir, daha önce bir kamyon devrilmiştir mazotu akmıştır araçtan sızıntı olmuştur. O yarışta yarışı riske atabilecek birçok şey gelişebilir. 160 ile 200 km arası mesafe gidiliyor ve ona göre hazırlık ve planlar yapılması gerekiyor. Risklidir ama çok dinamiktir her an her şey değişebilir açık hava organizasyonunda. Daha önceden iyi planlamayla yapılmalıdır. Basit bir örnek verecek olursam. Bisiklette sporculara sırt numarası veriyoruz. Sporcu adediyle paralel sayıda sporcu sırt numarası aldınız yaptırdınız. Onu verirken şunu da düşünmeniz gerekiyor ben kişi başı ikişer numara veriyorum ama ya bu numara kırılırsa diye yedeğini de yaptırmanız gerekir. Sporcuların göğüs numarası iğneyle tutturulur yarış alanında start anında mutlaka iğne bulundurmanız gerekir. Bazı sporcu unutur düşürür. Bunlar küçük detaylar ama bunların dahi önceden planlanması gerekir. Bunları yaparsanız organizasyon oluyor.
Bu söyleşide, spor organizasyonlarının önemini ve spor dünyası üzerindeki etkilerini inceleyip deneyimlerini bizimle içtenlikle paylaşan Sayın Aydın Ayhan Güney’e teşekkürlerimi sunuyorum.
Sporla kalın..
0 Yorum