YANİ HER ŞEYİ SEN Mİ BAŞARDIN? SİHA'LARA NEDEN KARŞI ÇIKTIN? HAİN MİSİN? TERÖRİST MİSİN? DIŞ GÜÇLERİN EMRİNDE MİSİN? Babacan'dan Mektup Var...
222
MERHABA
SEVGİLİ ARKADAŞIM

Bu mektubu okuman, hatamız eksiğimiz varsa bizle paylaşman, benim için çok önemli.

Belki bir Ak Parti seçmenisin, belki diğer partilerin seçmenisin.

Deva Partisi'nin adını duyuyorsun. Yalanla çarpıtmayla gelen yüzlerce "bilgi" bombardımanı içindesin. Bana ve partime de bu çarpıtmalar o kadar yoğun geliyor ki, böyle bir mektup yazma ihtiyacı hissettim. Çok şükür, bugüne dek konuşup da anlaşmadığım hiç kimse olmadı. Yeter ki bir fırsat verilsin, bir sohbet edilsin.

Bu broşürde bana en çok sorulan sorular ve o sorulara yanıtlarım var.

Parti olarak yeterli bütçemiz yok, daha hiç seçime girmediğimiz için devlet bize ödenek vermiyor. Bu nedenle büyük reklam kampanyaları yapamayacağız.

Ama tecrübeyle sabit olarak şunu biliyorum ki; önemli olan reklam değildir, önemli olan sözdür. Doğru söz kendiliğinden yayılır, doğru söz kendine sözcüler üretir. Bizim de söyleyecek, sınanmış kanıtlanmış sözlerimiz var. Kim bilir belki sen de bu söze katılırsın.

Lütfedip 15 dakikanı bu sitedeki yanıtları okumaya ayırırsan, çok memnun olacağım. Okumayacaksan en azından çevrende bu soruları soranları yönlendirirsen belki onlar okurlar.

Okusan da okumasan da bize katılsan da katılmasan da canın sağ olsun.

Hayırlı işler, sağlık ve mutluluklar dilerim.

AK PARTİ'DEN NEDEN AYRILDINIZ?

Bu soruyu her duyduğumda aklıma şu unutulmaz dizeler geliyor.

“Kimdi giden, kimdi kalan?

Giden mi suçludur, her zaman?”

“Aslında giden değil, kalandır terk eden”

diye devam eder şiir.

Bizim AK Parti’den ayrılış hikayemiz tam olarak böyle oldu.

Biz AK Parti’yi terk etmedik, AK Parti’yi yönetenler ilkelerini terk etti.

Neydi o ilkeler?

Hatırlayalım: “3Y ile; Yolsuzlukla, Yoksullukla ve Yasaklarla mücadele edeceğiz. Adaleti tesis edeceğiz. Ehliyetli ve liyakatli kadrolarla çalışacağız. Karar alırken istişare edeceğiz.”

İşte AK Parti bu ilkelerle kurulmuştu. Zaman içinde, adım adım, rota başka yöne kaydı.

AK Parti’nin kurucularının çoğu ya tasfiye edildi ya da ayrılmak zorunda bırakıldı. 3Y; yani Yolsuzluk, Yoksulluk ve Yasaklar geri geldi. Adalet ayaklar altına alındı. Liyakat değil, torpil esas oldu. İstişare terk edildi. Demokrasimizin kazanımları birer birer elimizden alındı.

Sayın Erdoğan, ilk gün söylediklerinin tam tersini yapan, tüm yetkileri kendinde toplayan, eski arkadaşlarıyla yollarını ayıran, 28 Şubat zihniyetiyle bir araya gelen bambaşka bir insana dönüştü.

Oysa AK Parti, ezilen, horlanan, küçümsenen milyonların umudu olarak doğmuştu. Şimdi ise yoksul daha yoksul oldu. Milyonlarca insanın alın teri ve akıl teri değersizleşti. Öte yandan, birileri de servetine servet kattı.

Akrabacılık, ailecilik, eş dostçuluk tüm ilkelerimizi yerle bir etti. Millet yokluk çekerken, bir aileden 5 kişiyi maaşa bağladılar. Bazen de bir kişiye 5 yerden maaş verdiler.

Haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik canımıza tak etti.

Biz AK Parti’den bu nedenle ayrıldık.

Aslında biz hâlâ aynı ilkelerin peşindeyiz. Aynı yolda devam ediyoruz. Bu yoldan çıkan AK Parti’nin mevcut yönetimi.

AYRILANA KADAR AKLINIZ NEREDEYDİ?

Bu da güzel bir soru.

Kendinizden hesap edin. Diyelim ki 5 ortak bir işe başladınız. Zamanla ortaklardan biri farklı telden çalmaya başladı.

Ne yaparsınız? Hemen pes mi edersiniz, yoksa bu ortağı tekrar yola getirmeye mi çalışırsınız?

Biz de uzun bir süre Sayın Erdoğan’ı uyardık. Kimi zaman kameralar karşısında doğru bildiklerimizi anlattık. Yanlış yapılınca “Durun, yapmayın” dedik. Eksik gördüğümüzde “Şunları, şunları yapmamız lazım” dedik.

Kolay mı ülkeniz için verdiğiniz bunca emekten bir çırpıda vazgeçmek?

Zamanla ipin ucu kaçmaya başlayınca ilk istifamı 2009’da verdim. Ama dostlarım bana “Burada kal, mücadeleyi burada yap” dediler. Elimden geldiğince içeride mücadele etmeye çalıştım.

Bir yandan kendi sorumluluk alanımda katkılar vermeye devam ederken, diğer yandan da çok sayıda yanlışı önlemeye devam ettim.

AK Parti benim kuşağım için, haksızlıklara savaş açan, halka bolluk, bereket ve huzur getirmeye söz vermiş bir hareketti. Maalesef artık savaştığı şeye dönüştü. İçeride mücadele etmenin sonuç getirmeyeceğine kesin kanaat getirince, ayrılmam kaçınılmaz oldu.

Bugün bile yolda yakama yapışıp: “Ali oğlum, sen AK Parti’yi niye bıraktın?” diyen dedeler, nineler var. Dedeme, nineme ne diyebilirim ki? İçeride yaptığımız onca tartışmayı nasıl anlatabilirim?

“Ben AK Parti’deyken de aynı doğruları söylüyordum. Dünkü Ali de adalet, liyakat diyordu, bugünkü Ali de aynı şeyi söylüyor. Benim savunduklarım değişmedi” desem, yararı olur mu?

Son ana kadar, elimden gelen her türlü çabayı gösterdim.

Şimdi koskoca parti bir kişiye endeksli hale geldi…

Başlarken böyle değildi. Kendimi kimsenin “emrinde” görmediğim için, bir “ortak” olarak edebildiğim kadar mücadele ettim.

CHP'NİN YANINDA NE İŞİN VAR?

Biliyorum, Türkiye'de muhafazakar kesimin hafızasında CHP'ye karşı ciddi önyargılar var. Tarihte ne olmuş, o dönem koşullar neymiş gibi tartışmalara hiç girmeden, bugünün CHP'sinde muhafazakar insanların hassasiyetlerine karşı herhangi bir saygısızlık görmedim.

Bugün Millet İttifakı, Türkiye'deki tüm düşüncelerin buluştuğu, tarihimizde ilk kez farklı düşünen insanların daha seçim olmadan ortak mutabakat oluşturduğu, eşi benzeri olmayan bir güç birliğidir.

Öte yandan CHP ayrı, DEVA ayrı... Diğer paydaşlarımız ayrı... "Ayrı" değil de "aynı" olsaydık, zaten farklı partiler olmazdı.

Yeni bir Türkiye kurulurken, hiç canınızı sıkmayın. Artık DEVA Partisi var... Biz çalışan Türkiye'nin sesiyiz. Yeni hükümette de sizlerin sesi olacağız.

Ekonomiyi ve devlet yönetimini en iyi bilen tecrübeli kadrolarıyla DEVA Partisi burada.

Bir ülke nasıl kalkınır, çarklar nasıl döner, bu işi en iyi bilen isimler DEVA'da.

Bir ülkenin öz kaynakları o ülkeyi nasıl lider yapar, en iyi bilenler DEVA'da.

Türkiye'yi fişek gibi yükselten ve yükseltecek olan kadro DEVA Partisi'nde.

Memleketimiz için hayati 22 konuda, tam 22 eylem planı hazırlayan, binlerce çözüm açıklayan parti DEVA Partisi.

Eylem planlarımızı incelemek için tıklayın.

Kimse endişelenmesin.

Seçimin sonucu ne olursa olsun, ekonomide hesap bilen, hesap veren DEVA Partisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde olacak. Meclis'te bereketi ve özgürlüğü temsil edecek.

"Muhalefet kazanırsa ekonomi batar" diye sizi korkutanlara kulak asmayın. 2002'de batmış ekonomiyi kurtaran, 2008 krizini çözen en tecrübeli ekip biziz.

Bolluğu Türkiye'ye çeken bir mıknatıs işlevi göreceğiz. Geçmişte nasıl herkesi üç kat zenginleştirdiysek, Allah'ın izni ve sizlerin desteğiyle yine zenginleştireceğiz.

SİHA'LARA NEDEN KARŞI ÇIKTIN? HAİN MİSİN? TERÖRİST MİSİN? DIŞ GÜÇLERİN EMRİNDE MİSİN?

15 yıl tam merkezinde hizmet verdiğim bir kurumun uzantılarından her gün en iğrenç iftiraları duyuyorum.

Kayırmacılığa, torpile, kibre, israfa karşı çıkmasaydım, hâlâ AK Parti’de olsaydım, bu kötü sözlerin birini bile duymayacaktım.

Amerika, Rusya, Avrupa, İsrail, Arap ülkeleri, Çin…

Biz bunların hepsiyle ülkemizin çıkarlarına göre iş yaparız. Ülkemizin çıkarlarına zarar söz konusu olduğunda da kimsenin gözünün yaşına bakmayız.

Benim kimseye borcum yok. Alnım açık, başım dik. Hiç kimsenin önünde boyun eğmem. Adımın şerefinden başka koruyacak hiçbir servetim yok.

Sapla saman çuvala konup beraber yakılmaz.

Hain teröristlerle, masum vatandaş bir tutulmaz.

Bunu söyleyince de terörist olunmaz.

Hiç kimse terörle, kabadayılıkla, şiddetle benim özgür irademi dizginleyemez. Devletimizi, milletimizi, her türlü terör örgütüne karşı korumak, terörü sonlandırmak birinci vazifemizdir. Namus borcumuzdur.

13 yıl boyunca devletin en üst düzey yönetim kadrosundaydım. Milli Güvenlik Kurulu üyesiydim. Zerre kadar yanlışım olmadı. Seçim yaklaşınca mı akıllarına geldi bu iftiraları atmak?

SİHA’lara gelince… Müttefiklerimizin, zamanında bize neler çektirdiğini, dışişleri bakanıyken bizzat yaşadım. Savunma sanayii konusunda dışa bağımlı olmanın acısını defalarca yüreğimin derinlerinde hissettim.

Biz ilkeleriyle hareket eden insanlarız. İster savunma sanayii olsun ister başka bir alan… Hiç fark etmez. Memleket için taş üstüne taş koyanın hakkını kimseye yedirmeyiz. Doğru işleri devam ettiririz. Eksikleri tamamlarız. Yanlışları düzeltiriz. Bu kadar netiz.

Kimsenin çarpıtmasına, iftirasına da pabuç bırakmayız. Devletin de tüm şirketlerimize fırsat eşitliği tanıyıp adaletle hareket etmesini sağlarız.

YANİ HER ŞEYİ SEN Mİ BAŞARDIN?

Elbette hayır. Bu bir ekip işi. Bu başarı uzmanlığa saygı ile gerçekleşti. Ehliyetli, liyakatli kadrolarla beraber başardık.

Ben ekonominin başındayken, sağlam bilgiyle hareket ediyorduk. Akılla, bilimle yönetiyorduk. Kurumlar birbirini bilgilendiriyor, ülke menfaatlerine göre pozisyonlar alınıyor, verilen sözler tutuluyordu. Keyfilik yoktu, “ben yaptım oldu” demek yoktu.

Hepiniz bir şekilde ticaretin içindesiniz. Çevrenizde başka firmalar da vardır. Kurumsal yapısı güçlü olan şirketler, güçlü kadrolara sahip olan şirketler, bilançosunun hesabını veren şirketler yükselir ve ayakta kalabilir. Diğerleri bir parlar, bir söner. Kısa vadeli hokkabazlıklarla uzun yollara çıkılmaz. Şirketler için geçerli olan bu kural, uluslararası ticaret ve ülke ekonomisi yönetiminde de geçerlidir.

AK Parti kadrolarında çok sayıda dürüst ve liyakat sahibi insan vardı. Bürokratlar, işinin ehli insanlardı. Bu insanların çoğu uzaklaştırıldı. İyi insanların sayısı azaldı.

Türkiye son sekiz yıldır istişare kültürünü de kaybetti. Tüm bunların sonucunda neredeyse yarı yarıya fakirleştik.

Kişi Başı Milli Gelir

Dış itibarımız, bu nedenle düşüşe geçti. Net yetki ve sorumlulukla ekonominin başında olduğum dönemde artan kişi başı milli gelir, son sekiz yılda düşüşe geçti. Türkiye yüksek gelirli ülkeler ligine girecekken, maalesef orta gelir tuzağına düştü.

2013’lere kadar AK Parti’de “ben” yoktu, “biz” vardı.

Ne zamanki “Ben her şeyi bilirim” sözü egemen oldu, her alanda tepetaklak düştük.

SEN KİMSİN BABACAN?

Ben Ankaralı bir esnaf çocuğuyum. Ailem Ankara’ya Şereflikoçhisar’ın Parlasan Köyü’nden göçmüş.

4 Nisan 1967’de doğdum, dükkanda büyüdüm. Eğitim hayatım boyunca hem çalıştım hem okudum. TED Ankara Koleji’ni ve ODTÜ’yü birincilikle bitirdim. Mühendis oldum. Tam burslu olarak Şikago’da işletme eğitimi aldım, uluslararası iş idaresi konusunda uzmanlaştım.

1992-1994 arası, Amerika’nın önemli finans kuruluşlarına danışmanlık yaptım. Dünya piyasasını, dünya ekonomisini işin merkezinde tanıdım. Ardından Ankara’ya dönüp aile şirketimin başına geçtim.

Üç evladımın annesi, sevgili eşim Zeynep’le evlendim.

2001 yılında AK Parti kuruldu. Kurucular arasında ben de vardım. Genç yaşımda ülkem için sorumluluk üstlendim. Henüz 35 yaşındayken bakan olup Türkiye ekonomisinin başına geçtim.

Türkiye derin bir ekonomik kriz içindeydi. Yirmiden fazla banka batmış, on binlerce esnaf iflas etmişti. Gecelik faizler yüzde 7500’leri görmüştü.

Güçlü kadrolarla beraber hemen kolları sıvadık. Enkaz edebiyatı yapmadık. Önce “devletin borcu, namus borcudur” dedik. Bir yandan geçmiş dönemin borçlarını öderken, bir yandan da sürekli güven kazandık. Daima “güven” parolasıyla hareket ederek ekonomimizin temellerini sağlamlaştırdık. temellerini attık.

Ekonominin başında olduğum dönemde milli gelir 3’e katlandı. Refah seviyesi fişek gibi yükseldi.

Ayrıca Türkiye’nin Avrupa Birliği Başmüzakerecisi olma onuruna eriştim. Hem demokrasimizin güçlendiği hem de milletimizin zenginleştiği altın yılları yaşadık.

Kriz döneminde sanayici, fabrikasını tarla fiyatına satıyordu. Biz işin başına geçince fabrikalar gelişmeye, üç vardiya çalışmaya başladı. Esnafın, çiftçinin yüzü gülmeye başladı. Bir işçinin maaşıyla araba alabildiği, bir memurun rahatlıkla ev alabildiği, öğrencilerin ve emeklilerin yurt dışında tatile çıkabildiği muhteşem yıllardı o yıllar.

 

br

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

narin

Puan Durumu

Takım OM G M P
1 GS  Galatasaray 11 10 0 31
2 FB  Fenerbahçe 11 8 1 26
3 SAMS  Samsunspor 12 8 3 25
4 EYP  Eyüpspor 13 6 3 22
5 BJK  Beşiktaş 11 6 2 21

Reklam

s

Bolu Nöbetçi Eczaneler

boluspor 2
boluspor 4

E-Bülten Aboneliği