Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Montajlı’ Olduğunu Kabul Ettiği ve Miting Alanlarında Seçmenlere Gösterdiği Manüplasyon ve Dezenformasyon Görüntülere Mahkemeden Erişim Engeli Geldi.

Ankara 6. Sulh Ceza Hakimliği Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da seçim sürecinde mitinglerde kullandığı montaj görüntüleri paylaşan bir trol hesabın paylaşımının erişime engellenmesine karar verdi.

Ankara 6. Sulh Ceza Mahkemesi, Erdoğan’ın seçim meydanlarında izlettiği montajlı görüntülerin Kılıçdaroğlu’nun kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu gerekçesiyle erişime engellenmesine karar verdi.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu‘nun “Haydi” başlıklı reklam filmine PKK’lı Murat Karayılan’ın eklenerek yapılan montaj görüntülerini sık sık kullanmıştı.

TRT yayınına katılan Erdoğan, “CHP Genel Başkanı sırtını PKK terör örgütüne dayamıştır. Kılıçdaroğlu’nun Kandil’dekilerle video çekimleri var. Bunları yayınladılar. ‘Haydi, haydi’ türü. Ama montaj ama şu ama bu. PKK’lılar videolarla bunlara destek verdi” diyerek görüntülerin montaj olduğunu kabul etmişti.

Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu da avukatı Celal Çelik aracılığıyla Erdoğan aleyhinde 1 milyon TL ‘lik manevi tazminat davası açmıştı. Kılıçdaroğlu’ndan ikinci hamle geldi. Avukat Celal Çelik, montaj görüntüleri yayınlayan bir trol hesabın paylaşımının erişeme engellenmesi talebiyle mahkemeye başvurdu.

Montaj'ın Yüzüne Karşı Adalet

Recep Tayyip Erdoğan, genelde bir şova dönüşen mitinglerinde tıpkı bir sihirbazın asasına benzer biçimde, görsel illüzyonları seçim stratejisinin merkezine koymuştu. Lakin bu defa sihirli değnek tersten dokundu.

Kılıçdaroğlu'nun kişilik haklarını ihlal eden montajlı bir video, seçim sürecinin tartışmalı yüzü oldu. Ankara 6. Sulh Ceza Hakimliği, an itibariyle sadece Erdoğan'ın değil, bu görüntüyü kullanan tüm trollerin de 'fişi çekti.' Erdoğan'ın da kabul ettiği üzere, montajlı bir videoyu politik bir silah olarak kullanmak, Türkiye'nin adalet mekanizmasının hoş göremeyeceği bir durum oldu.

PKK lideri Murat Karayılan'ı içeren 'Haydi' başlıklı bir reklam filminin montajı, Erdoğan'ın ellerinde propaganda malzemesine dönüştü. Ancak bu malzeme, montajlı olduğunun kabul edilmesi ve bir dava başlatılmasıyla birlikte son derece tartışmalı bir hale geldi.

Kılıçdaroğlu'nun avukatı Celal Çelik, bu durumu sessizce izlemeyeceklerini gösterdi. Erdoğan aleyhinde 1 milyon TL'lik manevi tazminat davası başlattılar. Ayrıca Kılıçdaroğlu'nun temsilcisi, montaj görüntülerini paylaşan trol hesabına erişimin engellenmesi talebiyle de mahkemeye başvurdu. Bu, hukukun ve adaletin korunması için atılan ikinci adımdı.

Bu olaylar, Türkiye'de politikanın tekdüzeliğinin ve medyanın manipülasyon gücünün bir kez daha sorgulanmasına neden oldu. Böylece, bu montajlı video ile birlikte, sadece Erdoğan'ın değil, tüm politikacıların, kendi amaçlarına ulaşmak için kullanabilecekleri bir silahın kontrolünü kaybettiği gözler önüne serildi.

Bir sihirbazın hilesinin, seyircinin gözleri önünde ifşa olması gibi, bu durum da siyasi hilelerin ve manipülasyonların Türkiye'nin seçmeni tarafından görülebilir hale geldiğini gösteriyor.

Sonuç olarak, Erdoğan'ın montajlı video kullanarak Kılıçdaroğlu'na saldırdığı bu vakada, politikada yanıltıcı taktiklerin sonuçlarına bir bakış atıyoruz. Ancak bu kez, bu hileler ve manipülasyonlar, özellikle sosyal medyada, kabul edildiği kadarıyla, seçim yarışının en kritik anında meşru kabul edilmedi.

Bu durumda, hukuk ve adalet ön planda tutularak, bu manipülasyonların ve yanıltıcı taktiklerin seçim sürecine zarar vermesi engellendi. Böyle bir durumda bile, siyasetin üzerinde durması gereken en önemli prensiplerden biri olan 'gerçeğin' korunması ve savunulması zorunlu hale geldi.

Bu karar, adaletin varlığını hatırlatan bir uyarı oldu. Seçim sürecinde 'gerçek' ve 'hakikat' kavramları her zamankinden daha önemli hale geldi. Görüntülerin, videoların ve sosyal medyanın yaratıcılığının sınırlarını zorlayan politikacıların, aslında en sonunda hakikate dönmek zorunda olduğunu hatırlatan bir karardı.

Görüntüler, montajlar ve trol hesapları… Hepsinin sonunda, gerçek her zaman ön plana çıkar ve adaletin terazisi eğilmez. Hak ve adaleti savunanlar, manipülasyonların ve yalanların üzerinde her zaman galip gelecektir. Bu olay, Türkiye'nin adalet mekanizmasının da, siyasi polemiklerin içinde dahi hakikatin peşinde olduğunu gösterdi.

Sonuçta, belki de en önemli ders şu oldu; politika bir illüzyon olabilir, ancak gerçek her zaman politikanın üstünde kalır. Bu tür manipülasyonların, seçim süreçlerinde ya da daha geniş politika arenasında kabul edilemez olduğu belirgin hale geldi. Gerçek, sonuç itibariyle en güçlü siyasi silahtır.

Haber: BOLUNET