Kavga Dilini Bırakın, Gençler !!!

Geçtiğimiz akşam Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Babala TV'nin Mevzular Açık Mikrofon programına katıldı. Yayın sonrası Twitter üzerinden bir açıklama yapan Kılıçdaroğlu, politik kampta bölünmüş bir gençlik görmekten kaynaklanan endişesini dile getirdi.

Kılıçdaroğlu, "Soru soran gençlere, 'AK Partili değilim dedi ama fotoğrafı çıktı' vb. paylaşımları durdurun. Cesaret gösterip o salona geldiler; insan kendini nasıl tanımlıyorsa, hissediyorsa, odur," ifadelerini kullandı. Bu sözler, gençlerin politik kimlikleri üzerinden hedef alınmasına ve onların siyasi kampını belirlemeye çalışan dar bir bakış açısına karşı bir eleştiri olarak görülebilir. Kılıçdaroğlu, gençlerin politik kimlikleri üzerindeki bu baskının durmasını istiyor.

Burada gençlerin cesaretine de vurgu yapılıyor. Kendi görüşlerini ifade etmek için cesaret gösteren gençlere, politik kamplardan birine aidiyet atfetmek, bu cesareti görmezden gelmek anlamına gelebilir. Bu, gençlerin siyasi katılımlarını ve ifade özgürlüklerini küçümseyen bir durum.

Kılıçdaroğlu'nun, "En büyük yalnızlığı bu konuda hissettiğimi de söylemek zorundayım. Bırakın kavga dilini gençler," şeklindeki açıklaması ise, gençler arasında süregelen ayrışmanın ve kutuplaşmanın bu dönemin en önemli sorunlarından biri olduğunu belirtiyor. Politik kamp kavgalarının sona ermesi ve gençlerin kendi kimliklerini ve görüşlerini özgürce ifade edebilmesi gerektiğini savunuyor.

Bu bağlamda, Kılıçdaroğlu'nun bu açıklamaları, gençlerin kendi kimliklerini ve görüşlerini belirleme hakkının korunması gerektiği, ve onları belirli bir politik kampın üyesi olarak etiketlemenin bu hakkı baltaladığı düşüncesini teyit ediyor. Ayrıca, politika dilinin de gençlerin katılımını teşvik etmek ve onların görüşlerini önemsemek yerine, onları belirli kamplara ayırma ve kutuplaştırma yolunda gitmemesi gerektiğini savunuyor.

Kılıçdaroğlu'nun çağrısı, bu zorlu dönemde gençlerin politik baskılara karşı direnmeleri ve politikaların, ideolojilerin ötesinde kendi kişisel inançlarını, görüşlerini ve değerlerini ifade etmeleri için bir çağrıdır. Kendi politik kimliklerini belirleme sürecinde gençlerin karşılaştıkları baskı ve kutuplaşma, demokratik toplumların temel taşlarından biri olan ifade özgürlüğünün önüne geçiyor.

Kılıçdaroğlu, gençlerin bu politik baskılara boyun eğmemesi gerektiğini belirtiyor. Kendi inançları ve görüşleri doğrultusunda hareket etmeleri ve baskılara karşı direnmeleri gerektiğini vurguluyor. Bu, politik çatışma dilinden uzaklaşmak ve gençlerin birbirleriyle empati kurmaları, birbirlerinin görüşlerine saygı göstermeleri ve daha çok birbirlerini anlamaya çalışmaları için bir çağrıdır.

Bunun yanında, Kılıçdaroğlu'nun bu açıklaması, politikanın gençler üzerindeki etkisini de vurguluyor. Siyasetin gençlerin yaşamlarında önemli bir yer tuttuğunu ve onların düşünme biçimini, dünya görüşünü ve değerlerini şekillendirdiğini belirtiyor. Politika dilinin gençler üzerinde bu kadar büyük bir etkisi olduğu bir dönemde, politika dilinin kutuplaştırmaktan ziyade birleştirmeye, anlaşmazlıkları çözmeye ve gençlerin birbirlerine ve farklı görüşlere saygı göstermeye yardımcı olması gerektiğini vurguluyor.

Sonuç olarak, Kılıçdaroğlu'nun mesajı, politikanın gençler üzerindeki etkisinin ve gençlerin kendi politik kimliklerini belirleme sürecinin önemini vurguluyor. Bu süreçte gençlerin karşılaştığı baskıları eleştiriyor ve gençlerin politik çatışma dilinden uzaklaşıp, birbirlerinin görüşlerine saygı göstermeye ve daha çok birbirlerini anlamaya çalışmaları gerektiğini vurguluyor. Gençlerin politikaların ve ideolojilerin ötesine geçip kendi inançlarını, değerlerini ve dünya görüşlerini ifade etme hakkına sahip olduğunu belirtiyor.

Neticede, siyasi düşünce ve özgür ifade hakkı gençler için bir seçim meselesi olmaktan çok bir hak meselesidir; ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun çağrısı, bu hakların korunması ve gençlerin birer birey olarak saygı görmesi adına atılmış önemli bir adımdır. Türkiye'nin geleceği olan gençlerin, politik kavgaların gölgesinde değil, kendi değerlerini ve kimliklerini serbestçe ifade edebildikleri bir ortamda gelişim göstermeleri temennisiyle...