Fetihden Sonra İstanbul'daki Depremler...
Fatih Sultan Mehmed 'in,29 Mayıs 1453'de İstanbul 'u fethinin üzerinden 56 yıl geçmişti .Tahtta çok sevdiği oğlu Cem Sultan yerine,onu Gebze yolunda zehirlettiği söylenen ve dedesi Yıldırım Bayezid 'in adını taşıyan II.Bayezid vardı .Ve tarih sevgili Semahat ablamın vefat ettiği 10 Eylül tarihini gösteriyordu.
Günümüzden 514 yıl önce,Sultan II.Bayezid döneminde yani 1509 yılı Konstantiniyye depremi adıyla tarihe geçen Büyük İstanbul depremi, 10 Eylül 1509 tarihinde merkez üssü Marmara Denizi'nin kuzeydoğusu olan, 7.2 büyüklüğünde meydana geldi. Tarihsel kayıtlara göre deprem sonucunda Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti Konstantiniyye'de 100 bin kişinin ikamet ettiği düşünülürse 4000 ila 13000 arasında kişi bu şiddetli depremde hayatını kaybetti, 10000'den fazla kişi ise yaralandı.Ve hatta yaklaşık 1070 hane yıkıldı ve binlerce yapı ağır hasar aldı. Ayrıca depremin ardından oluşan ve yüksekliği bazı yerlerde 6 metreyi aşan ,tsunami dalgaları şehrin surlarını aşarak yolunun üzerindeki semtlere ağır hasarlar verdi. Hatta büyük yıkımın meydana geldiği İstanbul'da , depremin etkisi Bolu'dan Edirne'ye kadar hissedildi. Ve yarattığı ağır hasar sebebiyle halk arasında bu deprem "Küçük Kıyamet" (Kıyamet-i Suğra) olarak adlandırıldı.Ve bu büyük deprem, son 500 yıl içinde Marmara bölgesinde gerçekleşmiş olan en büyük ve en yıkıcı depremlerden birisi olarak tarihi kayıtlara geçti.Kırılma yeri Prens Adaları 'nın güneyi olan ve dünyanın ve günümüzde Türkiye'nin en aktif fay hatlarından birisi olarak kabul edilen Kuzey Anadolu Fay hattı, batıda Ege Denizi'nden başlayıp doğuda İran-Türkiye sınırına kadar 1500 km uzunlukta sağ-yanal atımlı olarak uzanmaktadır. KAF tarihte ve günümüzde ne yazık ki birçok can kaybı ve maddi kayıp ile sonuçlanan yıkıcı depremler üretmiştir. Marmara Denizi bölgesinin son 2000 yıldaki uzun vadeli sismik hareketinin yakın zamanda yeniden değerlendirilmesi ile, büyüklükleri 6.8 ila 7.4 arasında değişen 15 büyük deprem sadece bu bölgede tespit edilmişdi. 1509 depreminden önceki en büyük deprem ise İstanbul'un Fethi'nden 36 yıl sonra 14 Ocak 1489 günü meydana geldi.Osmanlı kaynaklarında "...bir azim zelzele vaki olup nice minareler ve binalar yıkılıp harap oldu..." ifadelerinin geçtiği depremin şiddeti o tarihlerde 7 olarak tahmin edilmişti..Deprem, 17 Ağustos 1999 depreminden tam 400 yıl önce,10 Eylül 1509 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu sınırları içindeki Marmara Denizi'nin kuzeydoğusunda, başkent Konstantinopolis’e
29 km uzaklıktaki Adalar'ın güneyinde meydana geldi. Bazı kaynaklarda yerel saatte 22:00 diğer kaynaklarda ise gece 04:00 civarında meydana geldiği bildirilen depremin yüzey dalgası büyüklüğü daha önceki araştırmalara göre farklı olmakla birlikte, 7.2 Ms ile 8.0 Ms arasında tahmin edildi ve 50 saniye süren depremin merkez üssünün günümüz ölçümleri ile Adalar segmenti üzerinde bulunduğu belirlendi. Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın Çınarcık Havzasından Marmara Denizi'nin doğusundaki İzmit Körfezi'ne kadar 70 km ila 100 km arasında bir fayın kırıldığı düşünülmekteydi. Mercalli şiddet ölçeği'ne göre depremin şiddeti yoğun veya aşırı yoğun olarak belirlendi.Ve Çınarcık Havzasında böylece deprem tarihine denk gelen bir türbidit yatağı tespit edildi.
Depremin ardından bazı noktalarda boyu 6 metreye kadar ulaşan tsunami meydana geldi.Hatta şehrin surları ve Ceneviz Surlarını aşan dalgalar yerleşim yerlerinin içine kadar girerken, İstanbul Surları ziyadesiyle zarar gördü. Özellikle Galata bölgesinde çok sayıda ev, sular altında kalarak denize karıştı. Marmara Denizinde gözlemlenen tsunaminin sadece deprem ile ilgili değil, depremin tetiklediği deniz tabanı heyelanlarından da kaynaklandığı deprem bilimciler tarafından öngörüldü. Depremin zemine etkisi ile ilgili tek bilgi, Konstantinopolis ve Pera'da bazı yerlerde deprem sonucu yerin yarıldığı ve muhtemelen Haliç kıyılarında derin çatlakların olduğu bilgisi Tevârîh-i Âl-i Osman tarafından rapor edildi.Hatta Maraş 2023 depreminde ki gibi artçı depremler kırk gün boyunca devam etti.Öyleki yarım saatlik aralıklarla meydana gelen ve doğası gereği şiddetli ve uzun süren büyük şoklar, sakinleri açık parklara ve meydanlara sığınmaya zorladı.Depremin, İmparatorluğun Rumeli Eyaleti'ne bağlı Edirne, Çorlu, Gelibolu ve II. Bayezid'in doğum yeri olan ve günümüzde Yunanistan sınırları içinde kalan Dimetoka'da dahi hasara yol açtığına dair raporlar bildirildi.Aynı dönemde Kahire'de bulunan tarihçi Muhammed İbn İyas (1448-1522), vaka-i namesinde 1509 depreminin Memlûk Devletindeki etkisine dair bir kayıt dahi bıraktığını yazdı.Toplam nüfusunun 200 bin kişi olduğu tahmin edilen İstanbul ve Galata'da bazı kayıtlara göre en az 4000, farklı kaynaklara göre ise 13.000'den fazla insan öldü, 10 binden fazla kişi ise yaralandı. Nüfus oranlaması ile şehir halkının yaklaşık %10'u deprem sonucunda öldü ya da yaralandı.Depremin ardından başkent Konstantinopolis'te zarar görmeyen tek bir ev kalmadı. Surlar, hamamlar, kuleler, medreseler, sütunlar, dükkân ve evler yıkılırken, pek çok yapı ve tarihi eser ağır hasar gördü. Şehirdeki 80.000 binadan 1070'i tamamen yıkıldı.109 cami yerle bir oldu ve ayakta kalanların çoğunun ise minareleri hasar gördü. Eğrikapı'dan Yedikule'ye kadar Konstantinopolis Surlarında bulunan burçlardan 49'u yıkıldı veya tahrip oldu. Ayrıca surların son büyük kalıntısı olan ve 1900 yıl boyunca ayakta kalan İsa Kapısı yıkıldı. Şehrin o dönemde en büyük 2 camisinden biri olan , Sultan'ın babası Fatih Sultan Camii ile henüz inşası yeni tamamlanan padişah II.Bayezid Camii ağır hasar aldı. Fatih Camii'ndeki dört büyük fil ayağı sütununda yarıklar oluşurken, caminin hem sağ hem sol tarafındaki demir kirişler büküldü ve ana kubbenin yarısı parçalanarak Sultan II. Beyazid Camii'nin imaret ve ana kubbesi parçalanırken külliyenin içindeki diğer kubbeler ve kemerler kısmen yıkıldı, kiler ve minaresi ise çöktü. Ayasofya'nın İstanbul'un Fethinden sonra yapılan minaresi ise sarsıntı esnasında yıkıldı.Caminin içindeki Bizans mozaiklerini örtmek için kullanılan sıva dökülerek Hristiyan tasvirlerini oluşturan İsa ve havarileri ile Meryem freskleri yeniden ortaya çıktı.
Avrupa yakasındaki Rumeli Hisarı, Anadolu yakasındaki Anadolu Hisarı, Yoros Kalesi ve Kız Kulesi depremin ardından hasar aldı. Aziz John Theologos Kilisesi de dahil birçok kilise yerle bir oldu. İstanbul'un doğusunda o dönem küçük ve az yerleşim bulunan Pyrgos (Burgazada) ve Halki'de (Heybeliada) Kurtarıcı İsa ve Aya Prodromou Rum Ortodoks Kiliselerinin kubbeleri çöktü. Fatih Sultan Mehmed'in Eski Saray'ın içine dahil ettiği Theodosius Sütunu ağır hasar aldı. Şehzadebaşı yakınlarında bulunan ve şehre su sağlayan Bozdoğan Kemeri de etkilendi. Kemerin Şehzade Camii yakınındaki kısmı zarar gördü. Hadım Ali Paşa Camii'nde hasar tespit edilirken, Hipodrom'daki altı sütun ve Dikilitaş devrildi. Başkentin yaklaşık 30 km batısındaki Küçükçekmece'deki iki ahşap köprü de hasar gördü ve onarılmak zorunda kaldı.Topkapı Sarayı'nda Sultan II. Bayezid'in, yatak odası çökerken, padişah birkaç saat önce namaz kılmaya kalkmak için odadan ayrıldığı için büyük bir şans eseri olarak zarar görmedi.Sultan II. Bayezid on gün boyunca saray bahçesi olan Gülhane Parkı'nda kurulan çadırda kaldıktan sonra 23 Ekim 1509'da İstanbul'dan eski başkent Edirne'ye gitti.Burada Dîvân-ı Hümâyunu toplayarak depremden sonra afetin etkilerinin azaltılmasına yönelik kararlar aldı. Sultan, deprem sonrası yeniden inşa ile bakım ve onarım işleri için Anadolu'dan 37 bin, Rumeli'den 29 bin işçi ve 3000 usta görevlendirdi. Ayrıca her yirmi evden bir kişi işçi olarak alındı ve hane başına 22 akçe geçici vergi toplandı. Tüm çalışmalar Mimar Hayreddin'in nezaretinde gerçekleştirildi. Deprem sonrası padişah tarafından çıkarılan ferman ile dolgu zeminler üzerine yapı yasağı getirildi ve başkentte inşa edilecek tüm yapıların ahşap-karkas malzemeden olması emredildi. II. Bayezid'in çıkardığı bu ferman aynı zamanda Türkiye’de yapı tipi ve kullanılacak yapı malzemelerine dair kurallar getiren ilk yasal düzenleme olarak kabul edilmektedir. 23 Mart 1510'da başlayan yeniden inşa ve onarım çalışmaları iki ay gibi kısa bir sürede bitirilerek 1 Haziran 1510'da tamamlandı. Şehrin surları, köprüler, Rumeli ve Anadolu Hisarlarının tahrip olan yerleri, Kız Kulesi, evler, camiler, medreseler, hanlar, çeşmeler yeniden inşa edildi ve tadilattan geçirildi.Bitmek bilmeyen artçı sarsıntılar ve depremin yarattığı tahribat ve kayıp nedeniyle Osmanlı tarihçileri ile halk, başa gelen felaketi Kıyamet-i Suğra yani "Küçük Kıyamet" olarak nitelendirdiler. Bu tabir, Kıyamet'in geldiğini korkunç bir deprem ile haber veren, Kur'an'ın 99. suresi olan Zelzele Suresi'ne atıfta bulunarak, depremleri kıyametle ilişkilendiren bir İslami eskatoloji geleneğinden gelmektedir.
Rivayete göre, Sina Dağı eteklerinde bulunan Azize Katerina Manastırı'ndan Rum bir keşiş, padişahın sarayında hazır bulunduğu sırada bir deprem olacağı kehanetinde bulundu. İstanbul'un Fethi'nden sonra şehrin artık bir Bizans kenti olmamasına içerleyen Avrupa'daki yorumlarda deprem, "Hristiyan dünyasına karşı silaha sarılan Türkler için Tanrı'nın layık gördüğü bir ceza" olarak görüldü. Depremin olduğu dönemde hayatta olan Fransız astrolog ve kahin Nostradamus'un kehanetlerinin yer aldığı kitabının II.52 numaralı dörtlüğünde 1509 depremine atıf yapmış olabileceği ileri sürüldü.Tarihçi Solakzade Mehmed Çelebi, 17. yüzyılda kaleme aldığı kitabın 1509 depremi ile ilgili olan kısmında, Sultan II. Bayezid'in vezirlerine ve askeri komutanlarına "depremin, başarısızlıklarının bir cezası olduğunu" söylediğini yazdı.Oysa Sultan II.Bayezid'in babası Fatih Sultan Mehmet 'in fethi, depremden 56 yıl önce gerçekleşmiş ve bu fethi müjdeleyen Hz Muhammed'in hadisi ise neredeyse 870 sene önce müjdelenmiş ,ama yerdepremini tanrının bir gazabı olarak gören anlayış, tektonik hareketleri şimdi olduğu gibi günü ve saatiyle ne yazık ki öngörememişti.Günümüzde ise 16 milyonluk İstanbul 'da 30 yıldır kaotik ve % 70'i riskli bir şehir yaratmayı başaran belediyeler, merkezî hükümetlerin yapı stoğunun da neredeyse %70'nin sorunlu olduğunu bilerek şehirde neredeyse iğne ile kuyu kazarcasına boş alan arıyorlar.Üstelik bir inşaatın yaklaşık 2 yılda tamamlandığı ve fahiş kira fiyatlarının tırmandığı bir şehirde ,dar gelirlinin ve emeklinin kendi binasını güçlendirmekten başka yolunun olmadığı bir ortamda insanların sokakta dahi kalması içten bile değilken..Ne demişti şairi azam Yahya Kemal Beyatlı:-
"Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul,/
görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer./
Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul,
sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer./
Nice revnaklı şehirler görülür dünyada,
lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan./
Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rüyada
sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan./
Şair-i azam
Yahya Kemal Beyatlı, babaannem Hayriye Çiğin hanımefendi ile aynı yaştaydı .Onların doğduğu İstanbul şehri'nin nüfusu ise neredeyse o yıllarda bir milyondu.İstiklal Harbi 'nden sonra dedem Hüseyin Çiğin Efendi'nin öldüğü sene 1928'de, İstanbul 'un nüfusu 691.000'di.Şimdi ise İBB 'ye göre İstanbul 16 milyonluk,7 milyon riskli binası ile gerçek bir mahşeri şehir.Artık ne yedi tepesi var,ne silüeti,ne manzarası,ne şırıl şırıl akan çeşmeleri,ne hamamları ,ne kayıkhaneleri,ne meyhaneleri.Tanburi Mustafa Çavuş 'un bestesinde terennüm ettiği gibi,Ne, "Küçüksu 'da gördüm seni," diyen bir âşık, ne de "gözlerinden bildim seni "diyen bir maşuk var artık bu şehr -i stanbul 'da.. Ama benim gibi "inkar etmem sevdim seni", diyen kaç sevdalı var,bu güzel aşk şehrinde......
Esmer yari sarmayınca/
Gonca gülü dermeyince/
Ya sen, ya ben ölmeyince./..
Ne kadar cefa edersen/Yine de
gönül ayrılmıyor senden.Evet yeryüzü dostları,1509 afetinden 400 yıl sonra ,1999 depremi ile sarsılan, Çınarcık Adapazarı, Gölcük'le beraber İstanbul 'u kısmen vuran deprem, daha İstanbul 'a gerçek manada vurmadan, yerel ki yönetimler ve merkezî hükümetler marifetiyle bir rant ve yağma depremini 30 yıldır yaşatıyor bizlere..Dilerim Yerbilimci Prof Ahmet Ercan hocamızın söylediği gibi Marmara Depremi 2045 yılına kadar, bu yerel yönetimler ve merkezî hükümetlerin gadrine uğramış ,bu insanlık tarihi kadar eski şehrimize, yeniden kendini toplama imkanını verir.. Ve gerçek manada onu seven,ve Istanbul 'a yaraşır işler olur Cumhuriyet'imizin 100.kuruluş yılında.."Eripe turpi colla jugo.Liber,liber sum,dic age.."Sıyrıl İstanbul 'um ,şu boyundaki aşağılık yulardan ve haydi, özgürüm, özgürüm artık de".(Horatius)
Işıkla,bilgiyle,cesaretle,aşkla yeniden ve yeniden tüm yeryüzü dostlarıma iyi haftalar.
Goodman- 23 Mart 2023
Derleyen - Yazan: Hüseyin Kemal Çağın
Benzer Haberler
GAZİ YAMANER'DEN KKTC'NİN 41 YILINA DUYGUSAL BAKIŞ… BoluNet
Hemşehrimiz Burak Cop Halk TV'de İstanbul'daki Barınma Krizini Değerlendirdi!... BoluNet
Kayyum Atamaları Üzerine Halk Ne Düşünüyor? ...BoluNet
10 Kasım'da Bir Ulus Gözyaşlarını Tutabilecek Mi?… BoluNet
Kayyum ve Demokrasi Çelişkisi: Halkın İradesi Tehlikede mi?... BoluNet
Anne ve baba adayları bu kampta bilinçlendirildi ...BoluNdet
CHP'den Kayyum Tepkisi: Esenyurt Meydanında Ne Mesaj Verildi? ...BoluNet
Türker Ateş: Halkın İradesine Yönelik Siyasi Oyunları Görüyoruz …BoluNet