CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Tutuklu Milletvekili Can Atalay’ı Ziyaret Etti
Demokrasinin İradesi ve Kılıçdaroğlu'nun Çağrısı
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Hatay Milletvekili Can Atalay’ı hapishanede ziyareti, Türkiye’nin demokrasi manzarasına bambaşka bir açıdan bakmayı sağlıyor. Kılıçdaroğlu’nun bu ziyareti, Atalay'ın durumunun sadece bir bireyin değil, Türkiye'nin genelindeki demokratik hak ve özgürlüklerin sorgulandığı bir anı temsil ediyor.
Kılıçdaroğlu, demokrasinin sesini yükselten, halkın iradesini hatırlatan bir lider olarak Atalay’ın haksız tutukluluğuna dikkat çekiyor. "Hiç kimse bir milletvekilini, milletin oylarıyla seçilmiş bir milletvekilini, hüküm giymemiş bir milletvekilini TBMM’nin iradesini dışlayarak cezaevinde tutamaz. Bu doğru değildir." ifadesiyle halkın seçtiği bir temsilcinin tutuklu olmasının, demokrasinin temel ilkeleriyle çeliştiğini vurguluyor. Bu tutum, Kılıçdaroğlu'nun halkın seçtiği temsilcilerin hürriyetini ve demokratik meşruiyetini savunma konusundaki kararlığını yansıtıyor.
Kılıçdaroğlu, TBMM'nin bir milletvekilinin tutukluluğunu kabul etmesinin ve bu duruma ses çıkarmamasının demokrasinin ruhuna aykırı olduğunu belirtiyor. Demokrasi, halkın iradesine saygı duymayı, halkın seçtiği temsilcilerin özgürlüğünü ve halkın haklarını korumayı gerektirir. Bunun yanında Kılıçdaroğlu, TBMM Başkanı'nın bu duruma karşı tavrını da eleştirerek, demokratik sürecin gerekliliklerini yerine getirmesi gerektiğini ifade ediyor.
Kılıçdaroğlu'nun bu durum karşısında sergilediği tutum ve çağrısı, demokrasi ve hukukun üstünlüğünün sadece bir kişinin hürriyeti değil, tüm toplumun hürriyeti için hayati önem taşıdığını hatırlatıyor. Bu çerçevede, Kılıçdaroğlu'nun Atalay'a yönelik ziyareti ve ardından yaptığı açıklamalar, Türkiye'nin demokratik sürecinde halkın iradesine sahip çıkan, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü savunan bir liderin duruşunu temsil ediyor. Demokrasi, halkın iradesine saygıyı gerektirir ve bu saygı, halkın seçtiği temsilcilerin hürriyetine ve haklarına saygıyı da gerektirir. Bu noktada, Kılıçdaroğlu'nun bu durum karşısında sergilediği tavrı ve demokrasiyi savunma kararlılığını takdir etmemek mümkün değil.
Can Atalay Hapiste: Demokrasinin Sınıfta Kalışı
Bir demokraside milletin iradesi vazgeçilmez bir öğedir. Bu irade, halkın oylarıyla belirlenen milletvekilleri aracılığıyla temsil edilir. Ancak Türkiye'de bu kuralın sürekli olarak çiğnendiğine tanıklık ediyoruz. En son örneği ise Hatay Milletvekili Can Atalay.
Atalay, haksız bir davanın sonucunda hapiste bulunuyor, ancak dikkat çeken nokta, Atalay'ın hala hükümlü olmaması. Hâlâ bir tutuklu olarak kabul edilen Atalay, seçilmiş bir milletvekili olmasına rağmen yemin etme hakkı engelleniyor. Ayrıca kendisini İnsan Hakları Komisyonu'na seçen milletvekilleri de bu durumun düzeltilmesi konusunda sessiz kalmaktadır.
Bu, hem yargının tarafsızlığına, hem de demokrasiye zarar veren bir durumdur. Bir yandan TBMM'ye gelip yemin etmesi gereken bir milletvekili hapiste, diğer yandan o kişi İnsan Hakları Komisyonu'nda görevli. Bu çelişki, demokrasinin ve adaletin ne kadar zedelendiğinin somut bir göstergesidir.
Daha da vahimi, bu durumun sadece Can Atalay ile sınırlı olmamasıdır. Avukatlar, hukukçular, gazeteciler ve daha pek çok kişi, düşünceleri nedeniyle hapse atılıyor. İnsanların düşünceleri yüzünden hapsedildiği bir ülkede demokrasinin nasıl yaşayacağı konusunda bir fikrim yok.
Bu durum, Türkiye'deki demokrasinin güvenilirliğini zedeliyor ve kamuoyunda bir karamsarlık atmosferi yaratıyor. Ancak karamsar olmak yerine, bu adaletsizlikleri değiştirmek için harekete geçmeliyiz. Demokrasiyi getiren, cumhuriyeti kuran bizler, bugün de onları korumak ve geliştirmek zorundayız.
Medyadan, toplumun bu durumdan haberdar olmasını sağlamasını ve bu haksızlıklara karşı ses çıkarmasını bekliyorum. Ancak bu mücadele sadece medyanın omuzlarında değil, hepimizin görevi olmalıdır. Demokrasinin yaşatılması için, hepimiz bu haksızlıklara karşı durmalı ve sesimizi yükseltmeliyiz.
Özellikle TBMM Başkanı'na büyük bir sorumluluk düşüyor. Sayın Başkan, meclisin iradesinin açıkça belirtildiği bu konuda, gerekeni yapmalı ve Anayasa Mahkemesi kararını uygulamalıdır. Aksi takdirde, bu durum, TBMM'nin iradesine açıkça meydan okuma anlamına gelir.
Can Atalay'ın durumu, Türkiye'nin demokrasi anlayışındaki çıkmazın somut bir örneğidir. Eğer demokrasiye inanıyorsak ve demokrasiyi savunuyorsak, bu haksızlıklara karşı durmalıyız. Can Atalay'ın ve diğer tüm tutuklu milletvekillerinin derhal serbest bırakılması gerekmektedir. Sadece o zaman, gerçek bir demokrasi olduğumuzu söyleyebiliriz.
Aydın Karataş
Benzer Haberler
GAZİ YAMANER'DEN KKTC'NİN 41 YILINA DUYGUSAL BAKIŞ… BoluNet
Hemşehrimiz Burak Cop Halk TV'de İstanbul'daki Barınma Krizini Değerlendirdi!... BoluNet
Kayyum Atamaları Üzerine Halk Ne Düşünüyor? ...BoluNet
10 Kasım'da Bir Ulus Gözyaşlarını Tutabilecek Mi?… BoluNet
Kayyum ve Demokrasi Çelişkisi: Halkın İradesi Tehlikede mi?... BoluNet
Anne ve baba adayları bu kampta bilinçlendirildi ...BoluNdet
CHP'den Kayyum Tepkisi: Esenyurt Meydanında Ne Mesaj Verildi? ...BoluNet
Türker Ateş: Halkın İradesine Yönelik Siyasi Oyunları Görüyoruz …BoluNet