Uzat Elini, Bağışla Bizi Bir 5 Yıl Daha...

Günlerdir akşama kadar sıranın gelmesini bekleyen sandık görevlileri, dökülen terlerle, biriken umutlarla sayımları tamamladılar. Sonuçlar geldi. Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Ahmet Yener, mazbata ruhuyla çıktı ekranlara, dedi ki; “Türkiye'nin yeni cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan”.

Sonra bir sessizlik...

Hani hep "değişim" deriz ya, işte bu sefer değişen bir şey olmadı. AKP'nin yirmi bir yıldır yönettiği Türkiye'de, problemler yumağı da değişmedi. Problemler belki büyüdü, belki karmaşıklaştı, belki artık düğüm oldu. Ama hala çözülmedi.

Ve bu çözülmezlik, beş yıl daha bizimle olacak.

Hani bir laf vardır, "Demokrasi, halkın alabileceği en iyi kötülüktür." diye. İşte, bu durumda demokrasinin bir başka biçimi, halkın belki de ihtiyacı olan değişimin önündeki en büyük engeldir. Evet, belki de halk değişim istiyor. Ama seçimlerin sonucu bize bir kez daha gösterdi ki, toplumun yarıya yakını değişim istese de, bu yetmiyor.

Seçimler bitti, kazananı ilan ettiler. Ama bu kazananın karşısında "hayır" diyen, "değişim" diyen bir toplumun yarıya yakını var. Ve bu insanların sesleri, bu "hayır"ın, bu "değişim"in bir ağırlığı var.

Demokrasi, halkın seçimiyle yönetilmektir. Ama unutmayalım ki, demokrasi aynı zamanda azınlığın da haklarının korunmasıdır. Bu durumda, toplumun yarıya yakını da olsa "değişim" isteyen bu azınlığın sesinin duyulması, bu "hayır"ın anlamının araştırılması gerekiyor.

Yılmadan, yorulmadan, umudunu yitirmeden "hayır" diyen bu topluma sesleniyorum: Hayırınız bir umut, değişiminizi bir hedef kılın. Ve bu hedef doğrultusunda çalışmaya devam edin. Çünkü sizin "hayır"ınız, sizin "değişim" isteğiniz, bu ülkenin ilerlemesi için gereklidir. Seçimler belki bitti ama sizin mücadeleniz, sizin umudunuz bitmedi. Ve bu mücadele ve umut, bu ülkeye nefes olacak, yeniden şekillenecek ve belki de bir gün, o beklenen değişimi gerçekleştirecek.

Biliyorum, belki beş yıl daha beklemek zor gelebilir. Fakat unutmayın, bu ülke her şeye rağmen ayakta kalmayı başardı. Yıllardır süren zorluklara, krizlere ve çatışmalara rağmen, Türkiye hep var oldu ve var olmaya devam edecek.

Şimdi yeni bir süreç başlıyor. İktidar, kendisine "evet" diyen ve "hayır" diyen toplumun yarıya yakınına da seslenmek zorunda. Çünkü bu toplum, sadece "evet" diyenlerden ibaret değil. Bu toplum, "hayır" diyenlerin, "değişim" isteyenlerin de sesini duymak zorunda.

Peki, bu beş yıl boyunca ne yapacağız?

İlk olarak, bu ülkenin yarısı olarak, değişimi istemeye, "hayır" demeye ve sesimizi duyurmaya devam edeceğiz. İkincisi, iktidarı eleştirirken, aynı zamanda onunla işbirliği yapmayı öğreneceğiz. Çünkü bu, birlikte yaşamanın, birlikte büyümenin ve birlikte ilerlemenin yolu.

Unutmayın, beş yıl uzun bir zaman gibi görünebilir. Ancak bu süreçte, değişim isteyenlerin sesleri daha da güçlenecek. Ve belki de, bu beş yılın sonunda, değişim isteyenlerin sesi daha da yüksek olacak.

Sonuçta, iktidarın sadece seçimlerde "evet" diyenlere değil, aynı zamanda "hayır" diyenlere de kulak vermesi gerekiyor. Çünkü unutmayın, bu toplum sadece bir kesimden ibaret değil. Bu toplum, her kesimin sesini duymayı hak ediyor.

Ve belki de, bu beş yılın sonunda, değişimin sesi daha da yüksek çıkacak.

Belki de, bu beş yılın sonunda, değişim gerçekten gelecek.

Ve belki de, bu beş yılın sonunda, bu ülkenin yarısı olarak, biz de değişimi gerçekleştireceğiz.

Çünkü unutmayın, değişim isteyenlerin sesi, bu ülkenin geleceği için bir umuttur. Ve bu umut, değişim getirecektir.

Bu beş yılın sonunda, belki de değişim gerçekten gelecek.

Ve belki de, bu beş yılın sonunda,