Aptallığın Teorisi !..
Almanya ikinci dünya savaşı sürecinde tarihinin en karanlık döneminden geçiyordu.
Masum insanların dükkanları taşlanıyor, kadınlar ve çocuklar zalimce sokak ortasında aşağılanıyordu vb.
Genç bir teolog ;
Dietrich BONHOEFFER bu zalimliğe itiraz etti ve bu sebeple hapse atıldı.
Hapisteyken bu konu üzerine uzun uzun düşündü.
Sayısız filozof, şair, fikir adamı ve bilim adamı çıkaran bu kültür nasıl olur da “organize kötülüğün, zalimliğin, korkaklığın, cehaletin ve suçun merkezi” haline gelmişti?
Bonhoeffer
"sorunun kökeninde kötülük değil 'aptallık' yatıyor" dedi.
Hapisteyken yazdığı mektuplarda
“Aptallığın yarattığı kötülüğün diğer tüm kötülüklerden daha tehlikeli olduğunun” farkına vardı.
*Kötülüğü protesto edebilirdiniz, karşı argümanlarla kötülükle mücadele etmeniz mümkündü.
Fakat “organize olmuş ahmaklar sürüsüne karşı” yapabileceğiniz pek bir şey yoktu.
*Ne protestolar ne zorlama onlara etki etmiyordu.
Mantıklı gerekçeler sunduğunuzda da, önce reddediyorlar, reddedemeyecek hale geldiklerinde ise gerçeği önemsizleştiriyorlardı.
*Aptal insanlar hallerinden memnundur ve saldırıya da hazır haldedirler.
Saldırıya geçtiklerinde kötü insanlardan çok daha tehlikeli olurlar...
“Bonhoeffer” aptallıkla mücadele edebilmek için önce onun doğasını anlamaya çalıştı:
*Aptallık bir zekâ problemi değil ahlaki bir problemdi.
Entellektüel birikimi olduğu halde 'aptal' olan insanlar vardı.
İlk etapta “aptallığın” doğuştan gelen bir maraz olduğu düşünülür, fakat bu da doğru değildi.
*İnsanlar belli şartlar altında aptallaşıyorlardı, daha doğrusu, başkalarının kendilerini aptallaştırmasına izin veriyorlardı.
Yalnız insanlarda bu maraz daha az görülüyordu.
*Buradan yola çıkarak “Aptallığın” psikolojik değil sosyolojik bir sorun olduğu sonucuna vardı.
*Güçlerin birisinde toplanması arzusu politik ve dini hareketlerde çok sık rastlanırdı.
'Aptallık' hastalığının bulaştığı yerler böylesi gruplardı.
*Ahmaklar ve diktatörler arasındaki muazzam korelasyon, ikisini de birbirine ihtiyaç duyar hale getiriyordu.
*İnsanların ahlaki ve entelektüel birikimleri bir anda yok olmuyordu.
Diktatör gücünü arttırdıkça, aptallar o gücün büyüsüne kapılıyor ve bağımsız düşünme yetisini kaybediyordu.
*Aptallar, gözlerine sokulan tüm gerçekleri inatla reddediyorlardı.
Aptallarla konuştuğunuzda bir insanla değil, sloganlarla konuşmaya ayarlanmış bir robotla konuştuğunuz hissiyatına kapılıyordunuz.
Büyülenmiş gibiydiler.
Değil kötülük yaptıklarını, ne yaptıklarını bile tam bilmiyorlardı.
Aptalları bu katatonik uykudan çıkarmanın tek yolu “bağımsız ve özgür olmalarını” sağlayabilmekti..
Ama
9 Nisan 1945 günü sabaha karşı Bonhoeffer'i bir toplama kampının darağacına asarak öldürdüler....
Dolayısı ile
“politik ve dini hareketlerde rastlanılan, lidere, ya da diktatöre vecd halinde tapınma aşaması ile” döngü tamamlanmıştı.
“Kötülük yaptıklarının da ayırdına varamadan, liderlerinin emrinde, onların istekleri sorgusuz ve vicdan muhasebesi yapmaksızın”
yerine getirilmişti.
Bu toplumsal aura diktatörlerin
“Yaptığımız Herşeyden Sorumluyuz” demişti.
Nitekim
“Nazizmin kurucuları Hitler ve Goebels” yenilgi sonrası intihar edecekler, cesetleri yakılıp bir nehirde yokluğun karanlığına dökülecektir.
“Bonhoeffer” ise, doğruluğu tarih boyunca defalarca kanıtlanan teoremi ile anılıp yüceltilerek saygıyla anılmaya devam ediyor!..
Benzer Haberler
Bu Hafta Hangi Burçlar Şans Kapısını Çalacak?… BoluNet
Bizans dönemine ait mezarlık “sit alanı” ilan edildi ...BoluNet
16 Kasım Gecesi Gökyüzünde Neler Olacak? Dolunay Maddi ve Manevi Hayatınıza Nasıl Dokunacak?... BoluNet
7 Asırlık gelenek, bu hafta yağmur altında gerçekleşti ...BoluNet
“Artık Bu Solan Bahçede Bülbüllere Yer Yok” Hikâyesinin Bilinmeyen Yüzü ...BoluNet
Aşk ve Kariyeriniz Bu Dönemde Nasıl Şekillenecek? Cevaplar Burada...BoluNet
Hayırlı Cumalar Mesajımızı Paylaşıyoruz... BoluNet
Adaletin Peşinde Olmak İmanın Gereği!...BoluNet