Ali Babacan Bolu'da Vatandaşlarla Buluştu: Umut ve Güven Dolu Bir Gelecek... BoluNet
222

Bolu'da DEVA Partisi Rüzgarı: Şehir, Yeni Ufuklara Yelken Açıyor

 

Bolu'nun kalbinde, toplumun her kesiminden gelen yüzlerce vatandaşın katılımıyla gerçekleştirilen tarihi bir basın toplantısında, deprem riskleri ve ülkenin sosyoekonomik adaletsizlikleri gündeme taşındı. Depremlerin yıkıcı etkilerine karşı önlem çağrısında bulunan konuşmacı, aynı zamanda Türkiye'nin gelir dağılımı ve emeklilik meselelerine dair çarpıcı gerçekleri de dile getirdi.

 

 

Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan'ın Konuşmasının tam metni:

" Genel merkez kurulu üyeleri, değerli il başkanımız, ilçe başkanlarımız. Değerli yol arkadaşlarım. Siyasi partilerin. Ve sivil toplum kuruluşlarının çok değerli temsilcileri, değerli muhtarlarımız, değerli basın mensupları, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyor. Bugünkü basın toplantımıza hoş geldiniz diyorum. Ekranların başında ve sosyal medya hesaplarımızdan bizleri izleyen vatandaşlarımıza da buradan bu güzel şehrimiz bulunan selamlarımı ve sevgilerimi iletiyorum. Değerli arkadaşlar, 3 gün önce. 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinin. Yıldönümüydü. Kahramanmaraş'ta yaptığım konuşmada, bölgenin deprem riskine dikkat çekmiştim. Bunun şaka olmadığını söyledim. Depremde çöken oteli uyardığım oteldi. Uyardığım otel çöktü, on katına indi ve enkazdan tek bir canlı vatandaş kurtulamadı. Buradan Bolu’dan yüksek sesle uyarıyorum. Bolu hakkında da uyarıyorum. Depremlerin şaka olmadığını söylüyorum. Özellikle hocamız, uzmanlar ne diyor? 1999 depremlerinde, Kuzey Anadolu fayının kuzey kolunun Bolu bölgesinde tamamen kırıldığını ve kola ulaşamadığını söylüyor. Bu nedenle, nitelikli depremler beklenebilir, yani Bolu ve çevresinde.

 

Bir vatandaş olarak, bu ülkenin ve halkının sevgisiyle, bu ülkenin yok oluşunun önüne geçilebileceğine, tek bir canın bile feda edilemeyeceğine yalvarıyorum, önlemler alınmalı. Devletin tüm imkanları seferber edilmeli, 17 Ağustos, 12 Kasım ve 6 Şubat acılarının bir daha yaşanmaması için milletimize bir kez daha sesleniyorum. Çünkü, sevgili dostlar, depremler öldürmez, biliyor musunuz ne öldürür? "Adamımız" denilerek denetlenmeyen dükkanlar öldürüyor. Kontrolsüz yükselen binalar, "bizden biri" denilerek öldürülüyor. Tanıdıklara ve dost müteahhitlere dağıtılan lisanslar öldürüyor. Yolsuzluk öldürüyor, ihmal öldürüyor, önlemsizlik. Deprem değil, bu zihniyet öldürüyor. Bu yönetim anlayışı öldürüyor, sevgili dostlar. Gerçekten önlemler alınmazsa, önlemler alınmazsa, Allah korusun, ülkemizde daha fazla acı yaşayacağız. Bildiğiniz gibi, halk arasında bir söz var, kaza "Geliyorum" demez ama deprem "Geliyorum" der, bilim insanları yerini verir. Şunu söyler: Yerini verir, depremin yaklaşık büyüklüğünü verir ve yaklaşık zamanını verir, evet, nokta atışı, bu gün ve bu dakikada olacak, böyle bir şeyimiz bugün itibarıyla yok. Bilim buna izin vermiyor, ama bilim insanları belirli bir coğrafyada, belirli bir şiddette, belirli bir zaman aralığında bir deprem olacağını söylüyor ve oluyor. Bakın, Kahramanmaraş depremlerinden bir süre önce bir tatbikat yapıldı. Pazarcık merkezli bir deprem tatbikatı yapıldı ve o tatbikatta, bahsettiğim konuşmayı yaptığım otelin yıkılacağı raporlarda da yazılı, yani o bölgede deprem riski büyük ve deprem olduğunda şu şu binalar sağlam değil ve yıkılacak. Bunların hepsi çalışıldı, yazıldı, çizildi. Bu yüzden bilinmez demiyorum.Eğer tüm bunları sadece kaderin bir planı olarak tanımlayıp elinizi yıkarsanız. Böyle bir ülke yönetimi meselesi değil. Doğru, tedbir bizden, takdir Allah’tandır, ama tedbiri biz alacağız, tedbir almadan olanlara sadece "kader" demek, inancımızda da yok. İnsanları yanıltmayın. Sorumlusunuz. Bakın, o gün bugündür. Bir yıl geçti.

 

Arkadaşlar, 312.000 konut sözü verildi. Geçen Mayıs seçimlerinden önce Sayın Erdoğan kendisi, "Aslında 850.000 konuta ihtiyaç var, ama bir yılda 312.000 konut yapacağız." dedi. Seçime böyle girdi. Şu anda Kahramanmaraş'ta yapılan konut, söz verilenin bile %10'u değil. Bir yılda vaat edilenin %10'unu bile teslim edemediler. Önlem eksikliği var ve depremden sonra şehirleri canlandırma çalışmalarında da büyük eksiklikler var. Maalesef çalışıyoruz. Hazırlanıyoruz. Afet için eylem planımıza bakın. 2021'de açıklandı bu 5 yıl önce. Sağlık yönetimi nedir? Nasıl yapılır? Devlet nasıl yapılandırılır? Şehircilik ve afet yönetimi Bakanlığı kurulmalıdır diyoruz. Afet yönetimi AFAD adında bir organizasyon. Bir Bakanlığın altında bir birim. Üstündeki sesini çıkaramıyor ve nitelikli ve yetkili personeli olmadan iş üretemiyor. Hepsi yazıldı. İşte, deprem oldu, depremin yaraları nasıl iyileştirilir, ne yapılır, sadece bir ay. Depremden sonra, 6 Mart'ta, depremden ve depremle gelen sıkıntılardan çıkış için dolu dolu sayfalarca öneri yazdık. Bunların yapılması gerektiğini, acil olduğunu söyledik, hepsini hükümete, tüm Bakanlara, herkese gönderdik, maalesef arkadaşlar, mesele depremden sonra inşaat. İnşaat deyince hemen kâr akla geliyor. Depremden etkilenen tüm illere baktığımızda, ne yaptıklarını ve ne zaman yapacaklarını bilmeyen büyük bir belirsizlik var. Vatandaşlar soru soruyor ve sordukları hiçbir soruya cevap alamıyorlar. Çünkü merkeziyetçilik anlayışı yok, kararlar hep Ankara'ya gidiyor, yerel düzeyde yetki yok. Depremle ilgili sorunların çözülmesi için, merkezi hükümet, yerel yönetimler ve sivil girişimler, yani sivil toplum kuruluşları, dernekler, vakıflar, odalar, bu üç ayaklı direk tamamlanmadıkça, merkezi hükümet, yerel yönetim ve sivil girişim, bu üç ayaklı direk tamamlanmadıkça, bu sorun çözülemez, çözülemez. Bu yüzden çözülemiyor, bu yüzden sorunlar büyümeye devam ediyor. Arkadaşlar, elbette ülkemizde en çok dikkat etmemiz gereken konulardan biri deprem ve her alanda depremlerle ilgili tüm hazırlıkları ve önlemleri almak bizim en önemli meselemiz.

 

Ancak, Türkiye'nin genel durumuna baktığımızda ve vatandaşlarımızın en büyük günlük şikayeti neyse, hangi şehre gidersek gidelim, araba bizim en önemli meselemiz. Otobüsümüz böyle, sokağa adım atar atmaz, emekliler etrafımızı sarıyor, bağırıyorlar, nasıl hayatta kalacağımızı soruyorlar. Bu emeklilikle, verilen zamlar enflasyon oranının çok altında. Çünkü emeklilerimize verilen zamlar, TÜİK'in bozuk terazileriyle ölçülen enflasyona göre veriliyor, maaş artışları gerçek enflasyona göre yapılmıyor. Bu yüzden aslında Türkiye'de emekliler. Asgari ücretliler. Türk Lirası'yla sabit maaş alan herkes sürekli fakirleşiyor. Bakın, TÜİK gelir dağılımı istatistiklerini yeni açıkladı. Gelir dağılımı ne demek? Bir ülkedeki toplam gelir adil mi paylaşılıyor? Yoksa. Ülkenin ekonomisi büyüyor mu? Ama zenginler daha da zenginleşiyor ve fakirler daha da fakirleşiyor mu? Bu istatistik kendileri. Açıkça ilan ettiler ki, bakın, TÜİK raporları da gelir dağılımındaki eşitsizliğin büyüdüğünü ortaya çıkardı. Zengin ve fakir arasındaki uçurum sürekli büyüyor. Son 5 yılda arkadaşlar, toplumun sadece %5'inin geliri reel olarak arttı, yani toplumun en yüksek gelir seviyesine sahip %5'inin geliri son 5 yılda arttı. Yıllardır, sadece 4 milyon insanın geliri enflasyonun üzerinde arttı. 195 milyon nüfuslu ülkede, geri kalan 85 milyonun 81 milyonunun gerçek enflasyonun üzerinde artışı var. Bu durumu getirdikleri ülke, geliri ya artmayan ya da fakirleşen. Başka bir rakam vereceğim, ülkenin en yüksek geliri. %120'si, yani 17 milyon kişi, toplam gelirin %'sini alır, tam %'si, yani ülkenin en yüksek gelirine sahip, şöyle düzenledim, 5 kişiden biri en yüksek gelire sahip kişi toplamın tam yarısını alır, en düşük gelire sahip %20. Toplam gelirin sadece %6'sını alır, yani 85 milyonun en üstteki %120'si, gelir sırasına göre düzenlediğimiz, %51'i toplamın yarısını alır, ve en alttaki %120'si, sadece %6 alır. Bunlar rakamlar ve son 20 yılın en yüksekleri. Bu açıdan kötü bir noktadayız. Bu açıdan, gelir dağılımının en çok bozulduğu günlerdeyiz, özellikle son 5 yılda. Pasta'nın yarısını alanlar var, ve sadece. %6'sını alanlar var. Uçuruma bakar mısınız? Türkiye'yi siyasette iki kutba bölmek isteyenler, iki kutuplu siyaset için her şeyi yapanlar, diğer. "Benim misin değil misin?" diyenler. Ekonomide iki kutbu yaratmayı başardılar. Orta sınıfı yok ettiler.

 

Maalesef, aynı devletle aynı ülkede yaşayan iki farklı coğrafyanın insanıyız. Maalesef, pastanın %50'sine sahip olan %, pastanın yarısına sahip olan %, ve sadece %6'sıyla geçinmeye çalışan diğer %. Sipariş verenler ve siparişi getirenler, hikaye paylaşanlar ve onları takip edenler, yıl içinde birkaç kez arabalarını yenileyenler ve kirasını ödeyemeyenler, toplu taşıma hesapları yaparken. Maalesef, artık üniversite okuyarak aylık maaşlarını artırarak birikim yapmak bir hayal değil. Bir evden diğerine geçmek. Araba almak hayali, böyle bir restoranda huzurla yemek yemek. Şimdi vatandaşlarımızın önemli bir kısmı için bir hayal. Bu tabloya bakın. Türkiye'de bir emekli vatandaşsınız. Sadece emekliliğinizle yaşıyorsanız ve yaşadığınız ev sizin değilse, açlığa mahkumsunuz. Mümkün değil. Hesaplar tutmuyor. Yani, emekliliğinizle kira ödeyebilir misiniz? Temel gıda için ödeyeyim. İhtiyaçlarımı karşılayayım. Kendim için bir şey alabileyim mi? Bugünkü emekliliklerle bu hesap artık tutmuyor. Gerçekten ülkemiz için bir utanç. Yani, bu büyük ve güzel ülke bu durumda olmamalı. Ve bunun nedeni, arkadaşlar, sadece kötü yönetim veya başka bir şey değil, inanın bana. Sadece kötü yönetim değil. 2018'den bu yana cumhurbaşkanlığı sistemiyle, toplumun her kesimi fakirleşti. Ken, sadece 4 milyon insanın geliri arttı. Vatandaşlarımızın alın teriyle ödediği vergileri, rezervleri ve bizim ekonomi yönetiminin başında olduğumuz süre içinde vatandaşlarımızın alın teriyle biriktirdiğimiz rezerv fonlarını çarçur ettiklerini unutmayalım.1 Damat döneminde, yıllar boyunca biriktirilen Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nın rezerv fonunu bir gecede sıfırladık. Karlı günler için biriktirmiştik ama hiç açmadım. Döviz rezervlerini harcadılar, arka kapıdan sattılar. Merkez Bankası'nın altındaki yabancı para borcundan çok daha fazla borcu var. Ülkenin Merkez Bankası'nı borçlandırdılar, biz ülkenin kasasını dolu bıraktık, hepsini miras aldılar, heba ettiler gibi bir çocuk. 2018'de tek imzayla tüm yetkiyi aldıktan sonra, Türkiye'de bir orta sınıf var. Geç merhum Özal'ın büyük önem verdiği ve Türkiye'ye orta direk terimini getiren kişi olduğu direk çöktü. Çadırın orta direğini çökerttiler. Fakir fakirleşirken, anlattığım bu tüm tablo, anlattığım Türkiye tablosu. Bolu'dan Sayın Erdoğan'a seslenmek istiyorum. Bu tablo senin eserin. Başkası değil.

 

Bize yoksulluk tablosu çizdiniz, adaletsizlik tablosu çizdiniz, adaletsizlik tablosu çizdiniz, orta sınıf diye bir şey bırakmadınız, orta direği alırsanız çadır çöker gibi, ülkeyi de çökerttiniz. Ben, sizin eski bir meslektaşınız olarak, Ama sadece birisi değil, bu ülkenin ekonomi açısından en refah günlerinde. İnsanları hayatta tutan ekibin başındayken, neden, ne için, neden böyle olduğunu soruyorum, sevgili dostlar, Bolu'dayız, bir tarım şehri, Bolu bir sanayi şehri. Gerçekten tavuk çiftlikleri yok. Burada buğday var, Mısır var, patates var, kayak merkezleri var, Abant Gölü Yedigöller Gölcük Doğa Parkı doğa harikası. Bolu'da düşünebileceğiniz tüm güzelliklerin örnekleri var, ama arkadaşlar, burada başka şeyler de var. Maalesef, anlattığım tüm bu şeyler sıfırlanıyor ve yok ediliyor. Çeşitli cümlelerle gizlenmiş şakalarla kadınlar hakkında konuşanlar, bir TV dizisinin sahnesine yetişmek için acele edip görevlerini unutanlar, burada, siyasi hırsları, kişisel gündemleri Bolu'da. Halkını önemseyenler burada, ayrımcı zihniyetlerini güzel şehrimiz Bolu'ya atfedenler burada, ama endişelenmeye gerek yok. Çünkü biz de buradayız, Türkiye'nin birinden büyük olduğu gibi, Bolu halkının da bir kişinin siyasi çıkarlarından büyük olduğunu da söylüyoruz. Çünkü arkadaşlar, devin kadrosu Bolu'da. Bolu'nun doğasıyla konuşulana kadar buradayız. Bolu'nun tarımı, sanayisi ve üretimiyle konuşulana kadar buradayız. Bolu'nun Turizmi sadece Türkiye'de değil, dünyada da konuşulana kadar buradayız. Sevgili dostlar, yerel çözümler üreteceğiz, tüm siyasi partilere örnek olacağız. Yerel olarak, bir şehrin nasıl yönetileceğini göstereceğiz, böylece ülkenin nasıl yönetileceğini her zaman anlayacaklar. Mar birlikteyiz. Oy pusulasını aldığımızda ve Deva logosunun altına mührü bastığımızda. Umarım tüm itirazlarınızı listeleyeceksiniz. Çünkü Bolu adaletle yönetilmeyi hak ediyor. Bu şehrin oğlu İzzet Baysal değil mi? Şehrin Ankara'yı beklemeden nasıl gelişebileceğini çok iyi biliyor. İyi YÖS çalışmaları yapılırsa. Bu yüzden yerelin gücünü Bolu'ya getireceğiz, arkadaşlar, yerel dostlarımız, ısrarla iki şey söylüyoruz, ne diyoruz, bir, iyi yönetiyoruz diyoruz, 2, temiz yönetiyoruz diyoruz, ne demek istiyoruz. İyi yönettik demek, bakın, seçim geliyor diye değil, ama yerel yönetimler ve kentcilik için eylem planımızı 2 yıl önce koyduk. Burada yazılı tüm detayları koyduk. Bakın, yapılacak her şey, karıncanın doğası gibi, belirli bir bütçesi, belirli bir programı var. Devleti ve belediyeleri yönetme deneyimi olan her alanda uzman insanlarla birlikte bunu hazırladık. Bununla ne yaptık? Türkiye'de ilk kez bir belediye için Etik Kurallar Bildirgesi hazırladık. 3 sayfa boyunca, 1 2 3, ilk kez, belediye başkan adaylarımız bu Etik Kurallar Bildirgesini imzalayarak aday oluyorlar, yani seçildiğimde, bu etik kurallar çerçevesinde belediyeyi yöneteceğim diyorlar, bunu onaylıyorlar ve sonra adayımız oluyorlar. Bunu hazırlamadan önce, bazı arkadaşlarıma, biraz araştırma yapın dedim. Bunun öncesinde, hangi partinin ne tür çalışmaları olduğunu bulamadılar. Oh. Hayır, hayır, kimse bunu düşünmemiş. Çünkü belediye denince, etik meseleler veya ahlaki meseleler akla gelmiyor, kâr meselesi geliyor, bu yüzden biz ilk hazırladık. Tabii ki yasalarımız var, ama yasalar lastik gibi. Bunu şöyle böyle hareket ettiriyorsunuz. Maalesef Türkiye'de, kitaba göre işler yapma gibi bir yanlış anlama da var. Bu yüzden bu şekilde bakıldığında, hem merkezi hükümette hem de yerel yönetimlerde büyük bir israf var. Büyük hatalar ve yolsuzluk var. Hırsızlık var. Henüz merkezi hükümette olmadığımız için ve bu seçimde belediyeleri yönetmeyi hedeflediğimiz için ne yaptık? O yasanın Geniş rahat esnek alanı içinde kendimize bir etik çerçeve çizdik. Belediye başkanlarımız seçilirse, bu kurallara uygun olarak işlerini yapacaklarını söyledik. Burada diğer partilere, özellikle merkezi hükümete örnek olalım. İnanın, ne olup bittiğini düşünmüyorlar. Burada, böyle şeyler hakkında bile düşünmüyorlar, onları iyi tanıyoruz. Ama sadece böyle olduğunu söyleyemeyiz. Yanlışlarla sonuna kadar mücadele etmeliyiz ve bu mücadele iradesi de kadromuzda var. Çünkü kadromuz açık fikirli ve dik duran kadrolar, hiçbir şeyden korkmayan, tehditlerle ya da teşviklerle eğilip bükülmeye istekli olmayan kadrolar. Bu yüzden tüm bu şeyleri özgürce ve güvenle konuşuyoruz.

 

Bu seçimleri yapıyoruz. Evet, belediye başkanlarımızı ve Belediye Meclis üyelerimizi seçeceğiz. Ama bu seçimlerin sonuçları da hükümete bir uyarı olarak hizmet etmeli. Yani, hükümet bu seçimlerde böyle seviyorsa, görüyorsunuz mu? Ne kadar yanlış yapıyoruz, her türlü haksızlığı ve adaletsizliği yapıyoruz, ama Yine de halk bizi destekliyor, "Sen ne ayaksın, kardeşim?" gibi bir sonuç okumamalılar. Bu yüzden bu seçimlerde kullanacağımız oylarla sadece belediye başkanlarımızı seçmeyecek, aynı zamanda hükümete de bakacağız. "Yanlış yoldasınız." diyeceğiz. Onların aklını başına toplaması için bu sarı kartı göstereceğiz. Onların aklını başına toplaması için bu sarı kartı göstereceğiz. "Ah bekle, bir yerde hata yapmış olmalıyız." diyecekler. Aksi takdirde, inanın bana, bu seçimlerde sarı kart yok. Çünkü merkezi hükümet değişmiyor, belediye başkanlarımızla oy vermek gelecek ve umarım genel seçimlerin gününde hep birlikte olacağız. Umarım hazırladığımız kırmızı kartı göstereceğiz, sevgili Bolu'dan dostlarım, şimdi böyle bir sahnede Sayın Gürkan Yetkin'i davet edeyim. Tabii ki, Ankara'da elini tuttuk ve aday ilan ettik, ama aynı zamanda burada Bolu'da, sizin önünüzde. Bolu'da sizin yanınızda durduğumuz yerde. Ona her zaman destek olacağımızı, her zaman onunla birlikte olacağımızı Bolu'da herkesin önünde bir açıklama yapmak istedim. Bildiğiniz gibi, o bir inşaat mühendisi. Fotoğrafı kaçıranlar için tekrar fırsat olacak. Merak etmeyin, o bir inşaat mühendisi. Ama inşaatı düşündüklerinde haksız kar görenler değil. İnşaatı düşündüklerinde dolar ve euro işaretleri görenler. Ve umarım, sizinle birlikte Bolu halkına hizmet etmek için çalışacağız. Bolu'yu demokrasi, adalet ve umarım temizlikle yöneteceğiz, her zaman olduğu gibi. 31 Mart'a kadar birlikte çok çalışacağız ve umarım başarılı olacağız. Şehrimize ve ülkemize hayırlı olsun. Hepinize saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum. Teşekkür ederim. "

 
 
Her Açıdan Haber: Bolu'dan Dünyaya, BoluNet ile Global Bakış. Toplantı, Bolu ve genel olarak Türkiye'nin karşı karşıya olduğu zorluklara dair derin bir farkındalık yaratırken, bir yandan deprem hazırlıkları ve önlemlerinin aciliyetine vurgu yaparken, diğer yandan ekonomik eşitsizlik ve yaşam standartlarındaki düşüşe dikkat çekti. Bolu'nun sesi, bugün yapılan bu etkileyici ve duygu yüklü çağrıda, sadece yerel değil, ulusal ve uluslararası düzeyde de yankı bulmayı amaçlıyor.
 
BoluNet, Bolu'nun ve Türkiye'nin sesini dünyaya duyurmak için burada.
br

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

narin

Puan Durumu

Takım OM G M P
1 GS  Galatasaray 5 5 0 15
2 FB  Fenerbahçe 5 4 0 13
3 BJK  Beşiktaş 4 3 0 10
4 İBFK  Başakşehir 5 3 1 10
5 EYP  Eyüpspor 5 2 0 9

Reklam

s

Bolu Nöbetçi Eczaneler

boluspor 2
boluspor 4

E-Bülten Aboneliği