Adalet Gecikir, Ama Asla Yanılmaz: Bir Atasözünün Derinliklerinde: Alma Mazlumun Ahını...
222

"Alma Mazlumun Ahını Çıkar Aheste Aheste"

Bilirsiniz, işte o bütün heybetiyle dimdik duran anıtlar gibi, Türk milletinin atasözleri de varlıklarıyla tarih boyunca yüzlerce yılın ağırlığını ve bilgeliğini taşırlar. İçlerinden biri var ki, tıpkı bir düşünce ışığı gibi ahlaki değerlerimizi aydınlatır, zamanın karanlık koridorlarında rehberlik eder: "Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste."

Bu kıymetli atasözümüz, derin bir adalet anlayışını temsil eder. Hiçbir zararı dokunmayan, zarar görmekten başka bir şey yapmayan mazlumların ahını almanın sonuçlarına işaret eder. İşte bu ahlaki ikaz, toplumsal yaşamın her katmanında yankılanır ve çoğu zaman zamanın ve mekânın sınırlarını aşar.

Kıssadan hisse çıkarmak için size bir örnek vereyim: Diyelim ki bir işyerinde var olan bir memur, yöneticisinin haksız ve adaletsiz tutumlarına maruz kalıyor. O, mazlum. İşine son veriliyor, haksız yere. İşten çıkarıldıktan sonra elbette ki bu memur, yaşadığı haksızlığı unutmayacak, ah edecek. İşvereninse zamanla işler düzgün gitmiyor. Müşteriler azalıyor, itibarı sarsılıyor, huzuru kaçıyor. Bu, işte o atasözümüzün gücünü gösteriyor. "Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste."

Bu atasözümüzün sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir öneme sahip olduğunu anlamak için biraz daha derinlere inelim: Ülkemizdeki adaletsizlikler, haksızlıklar, eşitsizlikler... Bunlar, halkın ağzında dolaşan "mazlumun ahı"nı anımsatan sözlerdir.

Zira mazlumun ahı, sadece haksızlığa uğrayan kişinin sesini yükseltir. Aynı zamanda toplumun vicdanını da uyandırır. Bu sebeple, özellikle sosyal adaletin sağlanması konusunda, bu tür kavramların önemi daha da büyür.

Yöneticiler, politikacılar, zenginler ve güçlüler, mazlumun sesine kulak vermelidir. Zira, unutulmamalıdır ki haksızlık yaptıkları her mazlumun ahı, yavaş yavaş onların sonunu hazırlar. Her ne kadar bu haksızlık ve adaletsizlikler görmezden gelinse de, geleneksel halk bilgeliğimiz bize "Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste" der ve toplumun derinliklerinde saklı olan adalet arayışına dikkat çeker.

Her zaman hatırlanmalıdır ki, adalete dayalı bir toplum oluşturmanın ilk adımı, mazlumlara kulak vermek ve onların ahını almamaktır. Aksi takdirde, zamanın acımasızlığı ve adaletin gizemli çarkları, yavaş yavaş bu ahlaki borcu tahsil edecektir. Unutmayalım, adalet gecikse de, hiçbir zaman yanılmaz.

Mazlumun Ahı ve Adaletin Yolculuğu

Bir zamanlar, bir kentte, halkını seven, dürüst ve çalışkan bir belediye başkanı vardı. O, halkın ortak kullanımına ait olan bir yeşil alanın, halkın hizmetine sunulmasını sağlamıştı. Bu yeşil alan, kent halkının nefes alabildiği, dinlenebildiği, çocuklarının koşup oynadığı bir yerdi.

Ancak bir gün, mevcut belediye başkanı, bu yeşil alanı ticari bir alana dönüştürme kararı aldı. İnsanların huzur bulduğu, doğayla iç içe olduğu bu alan, beton yığınlarına dönüştürülmek üzereydi. Ancak kent halkı, bu duruma karşı çıktı ve mahkemeye başvurdu. Mahkeme, halkın lehine karar verdi ve yeşil alanın korunmasını emretti.

Mevcut belediye başkanı, bu karara rağmen alanı ticari bir alana dönüştürmeye devam etti. Hatta, bu alana bir de haciz koydurarak halkın kullanımını engellemeye çalıştı. Ancak, kent halkı yılmadı, mücadelesine devam etti.

Sonuçta, mahkeme kararı uygulanmak zorunda kalındı ve yeşil alan, halka geri verildi. Ayrıca, belediye başkanı, halkın ve mahkemenin tepkisine rağmen, adaletsiz eylemlerinden dolayı yöneticilik görevinden ihraç talebiyle karşı karşıya kaldı. Bu olaylar, tüm kent halkına "Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste." atasözünün gerçek anlamını hatırlattı.

Bu hikaye, adaletin ve halkın gücünü, haksızlıklar karşısında mazlumun sesinin nasıl yükseldiğini ve sonunda haklı olanın kazandığını anlatır. Unutulmamalıdır ki, "Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste." Her ne kadar adalet gecikse de, hiçbir zaman yanılmaz.

Hikayemizde anlatıldığı gibi, yeşil alanın korunması için verilen mücadele, halkın adaletsizlik karşısındaki direnişi ve sonunda elde edilen zafer, bu atasözümüzün gerçekliğini kanıtlar nitelikte. Yöneticinin, halkın ve mahkemenin tepkisine rağmen haksızlık yapmaya devam etmesi ve sonunda yöneticilik görevinden ihraç talebiyle karşı karşıya kalması, mazlumun ahının ne denli güçlü olduğunu, adaletin ne denli kaçınılmaz olduğunu gösteriyor.

İşte burada "Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla." der gibi, bu hikaye ve atasözü, bizlere ve gelecek kuşaklara bir ders veriyor: Haksızlık yapma, çünkü mazlumun ahı karşısında hiç kimse duramaz. Haksızlık yaptığın insanların ahını almaktan kaçın, çünkü zamanın acımasızlığı ve adaletin gizemli çarkları, yavaş yavaş bu ahlaki borcu tahsil eder.

Her ne kadar adalet gecikse de, hiçbir zaman yanılmaz. Yani, gelinim sen anla; haksızlık yapma, mazlumun ahını alma. Çünkü her ne kadar zaman geçse de, her ne kadar umutlar tükenmeye yüz tutsa da, her ne kadar adaletin tekerleği yavaş dönse de, unutma ki, mazlumun ahı sonunda çıkar. Ve o zaman, kaçacak hiçbir yer, saklanacak hiçbir kuytu kalmaz.

Yavaşça Çıkan Ahlar: Mazlumun Adalet Arayışı

Evet, "Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla." Ve bu öğüt, tıpkı bir ana-babanın çocuğuna öğüt vermesi gibi, gelecek kuşaklara, bir sosyal adalet manifestosu olarak sunuluyor. Bu manifestonun özünde ise, adaletin, eşitliğin ve insan haklarının korunmasının ne denli önemli olduğu yatıyor.

Adalet gecikir, ama asla yanılmaz; "Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste."

Aydın Karataş

br

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

narin

Puan Durumu

Takım OM G M P
1 GS  Galatasaray 5 5 0 15
2 FB  Fenerbahçe 5 4 0 13
3 BJK  Beşiktaş 4 3 0 10
4 İBFK  Başakşehir 5 3 1 10
5 EYP  Eyüpspor 5 2 0 9

Reklam

s

Bolu Nöbetçi Eczaneler

boluspor 2
boluspor 4

E-Bülten Aboneliği