109 Yaşında Bir Bilge: Prof. Dr. Muazzez İlmiye Çığ ile Zamanın Ötesine Yolculuk... BoluNet
222

Yaşamın Sırları ve Bilimin Işığında Bir Yolculuk

 

Prof. Dr. Muazzez İlmiye Çığ ile 109 Yıllık Bir Hayatın Öyküsü

 

Muazzez İlmiye Çığ'ın 109 yıllık yaşam öyküsü, sadece uzun bir yaşamın hikayesi değil, aynı zamanda bilim, eğitim ve kültür alanlarında da derin izler bırakmış bir bilim insanının serüvenidir.

Çığ, sadece kendi alanında değil, Türkiye'nin kültürel ve eğitimsel alanında da önemli bir figür olarak ortaya çıkıyor. Onun hayatı, yaşamı ve tutkusunun insanı nasıl şekillendirebileceğinin canlı bir örneğini sunuyor.

Yaşamının her dönemindeki hayatın getirdiği zorlukları geçmeyi başarabilen Çığ, uzun yaşamının sırrını özel bir formülde değil, doğal ve hareketli bir yaşamın, devamlılığının önemine bağlıyor. Yürüyüş ve fiziksel aktivitelerin yanı sıra, ruhun ve ömrün yaşlanmasına, gençlikteki heyecanların ve mutlulukların yaşam boyu sürdürülebileceğine dikkat çekiyor. Bu, yaşlanmanın sadece fiziksel bir süreç olmadığını, zihinsel ve duygusal boyutlarının da büyük önem taşıdığını gösteriyor.

Çığ'ın hayat hikâyesi, aynı zamanda bilimsel incelemeler ve kültürel etkinliklerle dolu bir yaşamı da ifade ediyor. Sümeroloji alanında çalışmalar, tesadüfen başlayan yolculuklara rağmen, bu alanda önemli katkılar sunmayı sağlamıştır.

Atatürk ve Türkiye'nin eğitim misyonuna devam etmesi, Cumhuriyetin ilk yıllarında verilen önemin ve bu dönemdeki eğitim sistemlerinin bugün de önemli olduğunu vurguluyor.

Çığ, kendi yaşamı üzerinden Türkiye'nin sosyal ve eğitimsel yapıdaki değişimlerine ışık tutarken, gelecek nesillere umutlu bir mesaj bırakıyor.

Onun öyküsü, sadece uzun bir yaşam değil, aynı zamanda bilim ve eğitime adanmışlığın, topluma katkı sunmanın ve iz bırakmanın hikayesidir.

Prof. Dr. Muazzez İlmiye Çığ'ın hayatından alınacak dersler, sadece akademik başarılarla sınırlı kalmamakta; aynı zamanda, zamanın kıymetini bilmenin, merakı ve öğrenmenin aşkını hiç kaybetmemenin ve bütünlüğün, katkı sağlamanın zenginliğini de hatırlatıyor.

Çığ'ın öyküsü, bilim ve küreselliği, bir insanın yaşamını ne kadar zenginleştirebileceği ve toplumsal değişime nasıl etki edebileceğinin, canlı bir şekilde göstergesi olarak devam etmesidir.

 

Prof. Dr. Muazzez İlmiye Çığ'ın kendi anlatımından yaşamı:

 

109 yaşında olduğumu düşündükçe şaşkına dönüyorum. Beklemiyordum. Ama artık bıktım yaşamaktan. Çok dertleniyorum. Kendimle ilgili değil ama etrafımda olup bitenler beni çok üzüyor. Çocuklarım, torunlarım için kaygılanıyorum, onlar için ödüm kopuyor.

Özel bir çabanız oldu mu bu kadar uzun yaşamak için?

Yoo! Hiç özel bir şey yapmadım. Az da yemedim, çok da yemedim. Ama çok yürüdüm. Hâlâ yatak sporlarım vardır. Şimdi biraz bacaklarım ağrıyor, zorlanıyorum ama yine de yapıyorum.

Sizce ruh yaşlanıyor mu?

Yaşlanmanın kötü yanı o ya işte kızım. Bedeniniz bazı şeylere eskisi gibi izin vermiyor ama ruh yaşlanmıyor. Duygular hiç değişmiyor. Gençlikte nelere ağlıyorsam hâlâ aynı şeylere ağlıyorum. Nelerden heyecan alıyorsam aynı şeylerden heyecan alıyorum.

Nasıl geçti hayatınız?

Dolu dolu geçti. Dalgalarda kaldım ama hiç boğulmadım. Hep su yüzünde kaldım. Çok çalıştım. O kadar işin gücün arasında iki çocuğum oldu. Annemin yardımlarıyla ve kocamın anlayışıyla büyüttüm. Kıyafetlerini kendim dikerdim. O zaman hazır giyim yoktu. Evde de dışarıda da hep çalışarak geçti hayatım.

Fahri doktoranız, 23 kitabınız ve bilimsel makaleleriniz var. Eğlenceye vakit kaldı mı hiç?

Yaratırdım! Tabii eğlence deyince benim aklıma sinema, tiyatro ve seyahat geliyor. Eşimle sık sık tiyatroya giderdik. İmkan buldukça davetlere, kokteyllere katılırdık. Ve hep gezerdim. Sadece Japonya’ya 15 kere gittim.

Neden sümeroloji?

Ankara’da Dil Tarih Coğrafya Fakültesi açılalı bir yıl bile olmamıştı. İki arkadaş, Fransızca bölümüne kayıt olmak istiyorduk. Ama kayıtları dolmuş. “Hititoloji profesörü yeni geldi. Yan dersler olarak da sümeroloji ve arkeoloji olacak” denildi. Gidip oraya kayıt olduk. Tabii çok cahiliz o zaman. ‘Loji’nin ‘bilim’ olduğunu bile bilmiyorduk. Tesadüfen başladı her şey.

Sonra?

Hocamız okulda kalmamı çok istedi ama ben istemedim. Babam çok kızdı; o da profesör olmamı istiyordu. Sonra İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde çalışmaya başladım. Hiç de pişman olmadım. Maalesef okulda kalanlar ne sümeroloji ne de başka alanda bir şey ortaya koyabildi. Koskoca bir sümeroloji arşivi meydana getirdik. Anlaşılan o ki, biz yapmasak başkası da yapmayacakmış.

Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nin ilk mezunlarındansınız…

1935’te okul kuruldu, ben de 1940’ta mezun oldum şekerim. İyi ki açtın bu konuyu… Atatürk bu okulu açarken bir şey amaçladı. Şimdi o amacı tamamen unutmuş durumdalar. İlber Ortaylı’nın kitabında bile yok. Atatürk’ü yazmış ama bu okullar neden kuruldu, niye var, söz etmemiş bile.

Amaç neydi?

Atatürk diyor ki, Türk dilini ve tarihini araştıracak uzmanlar yetiştirmek zorundayız. Bunun için bu okulu açıyor. Türkçe’nin kökeni ne? Türkler hangi coğrafyalarda, nerelere kadar uzanmış? Bunları gelecek nesillere aktarmak için… Ama bunları yapabilmek için eğitimci lazımdı. Yoktu o zaman.

Nasıl başardı peki?

Atatürk, Cumhuriyeti kurar kurmaz lisede başarılı çocuklar arasından sınavla 150 genci seçip Avrupa’ya gönderdi. Aynı dönemde Almanya’da Hitler, pek çok değerli profesörü Yahudi olduğu için işlerinden çıkardı. Atatürk, “Hemen gelsinler” dedi. O zaman yapılmış bir anlaşma var. Ben okurken ağladım. Daha 10 yıllık bir ülkenin yaptığı şeyler bunlar. Biz bugün bir şeyler yapabildiysek, o dönem atılan tohumların meyveleri sayesinde hepsi. Aynı şekilde devam edilebilseydi Türkiye şimdi Finlandiya ve Norveç seviyesinde olabilirdi.

Kindar bir nesil yetişti
Cumhuriyet’in ilk yılları nasıldı?

1933’te, Cumhuriyetin 10. yılında Eskişehir’de öğretmendim. Kadın-erkek ayrımı nedir bilmezdik. Hep birlikte sinemaya, tiyatroya gidilirdi. Çarşaflı bir tek kadın bile görmezdik. Erkekler şapkalı, kadınlar başı açık modern bir şekilde yaşıyorduk. Bugün modern Türk kadını denince aklınıza nasıl bir profil geliyorsa, o zaman öyleydi. Köyde ve şehirde büyük bir okumayazma seferberliği vardı. Bugün 60 yaşına gelip de hâlâ okuma-yazma bilmeyenleri görünce deliriyorum. Bunun bahanesi yok, 1930’ların yokluğunda bile insanların öğrenme aşkı vardı.

Prof. Dr. Muazzez İlmiye Çığ
Türk Sümerolog, Bilim İnsanı, Tarihçi

 

BoluNet: Bolu'dan Dünyaya, Global Bakış

br

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

narin

Puan Durumu

Takım OM G M P
1 GS  Galatasaray 5 5 0 15
2 FB  Fenerbahçe 5 4 0 13
3 BJK  Beşiktaş 4 3 0 10
4 İBFK  Başakşehir 5 3 1 10
5 EYP  Eyüpspor 5 2 0 9

Reklam

s

Bolu Nöbetçi Eczaneler

boluspor 2
boluspor 4

E-Bülten Aboneliği